Sofistler - Protagoras

Felsefeye bir bakış

16. Bölüm Sofistler 2 - Protagoras

Yazan: Onur Çoban

"İnsan her şeyin ölçüsüdür"


En önemli Sofist düşünürlerden olan Protagoras, MÖ. 490-480 arasında Abdera veya Teos’ta doğduğu 420 yılında da öldüğü söylenmektedir. Demokritos’un öğrencisi olduğu düşünülmektedir. Sofist olarak popüler bir konuma erişmiş hatta Atina’nın yöneticisi Perikles’in dostluğunu kazanmıştır. Ancak bir yanda da Sofistlere duyulan kızgınlıkla toplumun tepkisini de çekmiştir. Özellikle din konusundaki tepki çeken görüşleri ile Atina’da mahkemeye çıkarılmak istenmiştir. Sonunun farkında olan Protagoras, bir gemi ile Atina’dan kaçmış ancak yolda geçirilen bir kaza sonucu gemi batmış ve hayatını kaybetmiştir.

            Protagoras, yaşamı boyunca devletlerin anayasasını geliştirmek için de çalışmalar yapmıştır. Ayrıca fiillerin çekimleri gibi dilbilgisi konularını da ilk kez o derleyip toparlamıştır. Onlarca kitap yazdığı bilinmekteyse de günümüze hemen hemen hiçbiri ulaşmamıştır. Onun hakkında bilgi aldığımız en güzel kaynaklar Platon’un yazdığı “Protagoras” diyaloğu ve Diogenes Laertius’un MS. 3.yüzyılda yazmış olduğu “Ünlü Filozofların Yaşamları ve Görüşlerikitabıdır. Diogenes Laertius’a göre; “Didişim Üzerine, Güneş Üzerine, Matematik Üzerine, Devlet Üzerine, Yükselme Hırsı Üzerine, Erdemler Üzerine, Başlangıçtaki Düzen Üzerine, Hades’teki Durum Üzerine, İnsanların Yanlış Davranışları Üzerine, Öğütler için Dava, Karşı Savlar” gibi kitapları vardır. Üzücü olan bu eserler yaşadıktan 800 yıl sonra bile mevcutken günümüzde kaybolmuş olmasıdır.


     
   Protagoras’ın görüşlerine geçmeden önce Sofistlere kısaca değinmek gerekir. Daha önceki bölümde ayrıntılı anlatılan konuyu aşağıdaki linkten görebilirsiniz.



Sofistler


            Sofistler, Antik Yunan dünyasında özellikle Atina’da görüşlerini insanlarla paylaşan kişilerdi. Ancak bunu kimi zaman astronomik tutarlara ulaşan, belirli bir ücret karşılığı yaparlardı. Onlar aslında günümüzün özel ders veren öğretmenleriydi. Ancak felsefeyi para ile “satmaları” Platon gibi birçok ismin ve bu derslere ulaşamayan sıradan yurttaşların tepkisini çekmişti. Gorgias gibi birçok sofist aslında bir akım bir okul olmaktan çok uzaktı. Onların ortak noktası insanı temel alan felsefe anlayışları ve bunu ücret karşılığında sunma biçimleriydi. Antik Yunan’da birbirleriyle tezat birçok sofist vardı.

            Bu sofistlerin en önemlilerinden biri olan Protagoras’ın en önemli cümlesi kuşkusuz “İnsan her şeyin ölçüsüdür” ifadesidir. Bu cümle, Aristoteles’in Metafizik gibi birçok kitabında Protagoras tarafından söylendiği defalarca tekrarlanır.
           
            Protagoras şöyle demiştir:

“Bütün şeylerin ölçüsü insandır, var olanların var olmalarını ve var olmayanların var olmamalarının…”
“Her hangi bir şey bana nasıl görülüyorsa benim için öyledir, sana nasıl görülüyorsa senin için öyle”

            Bu kuşkuculuk akımında ilk ortaya çıktığı bir durumdur. Protagoras, hiçbir şeyin kesin olmadığını her şeyin göreceli olabileceğini savunur. Bir kişi için su sıcaktır. Ancakonurcoban.com başka bir kişi için soğuk olabilir. Duyularımız bize tamamen farklı şeyler söyleyebilir. Hangisinin doğru olduğu belli değildir.

Bu görecelik kavramı, tek bir gerçeğin olduğu düşüncesine oldukça sert bir cevaptır. Hatta mutlak bir doğru, mutlak bir gerçeğin evrende bulunduğu anlayışına karşı, insan odaklı bir felsefenin de habercisidir. Protagoras, duyuların tek olmadığını herkese göre farklı olduğunu ısrarla vurgular. Birine acı gelen birine tatlı gelebilir. Bu belirsizlik birçok filozofun duyulara güvenilmemesi gerektiğini inanmalarına neden olmuştur. Bu da insandan uzaklaşmalarına ve insan dışı genel bir kabule uzanmıştır. Oysa Protagoras evrensel değerler yerine insan için önemli olan değerleri savunmuştur.




            Örneğin yasalar konusunda evrensel bir kanun her yerde aynı şekilde karşılanmaz. Bir ülke için bir yasa doğru olsa da, başka bir ülke insanları için yanlıştır. Protagoras, yasaların hazırlanırken en iyi olanın değil o ülke için en iyi olanın seçilmesi gerektiğini söyler. Önemli olan o ülke için seçilen “iyi, doğru” yasanın o ülkenin diğer yasalarıyla uyumlu olup olmadığıdır. Mesela bir toplumda boşandıktan sonra evlenmek normalse, o devlette bu yasal olmalıdır. Devletin diğer kanunları da bu anlayışı korumalı ve bu doğru üzerinden diğer yasalarını oluşturmalıdır. Bir başka toplumda boşanma sonrası evlenmek ahlak dışıysa bu devlette bu yasal olmamalıdır. Tüm kanunlar, boşanma sonrası evliliğin olamayacağı doğrusu üzerinde ilerlemelidir. Her iki devletin de kendi doğrusu vardır. Burada bir devlet diğerini yasa dışı olarak göremez. Hatta diğerini ahlak dışı diye de suçlayamaz. “Ahlak” ve “doğru”, insana bağlıdır. Belki burada kast edilen tek bir insan değildir. Ortak değerleri savunan toplumlar, ya da İlkçağda var olan şehir devletleri, sitelerdir.

            Ceza konusundaki görüşleri ise modern cezalandırma anlayışına benzerlik gösterir. “…Bir insanı gerçekte yaptığı şeyden dolayı değil, onu bir daha yapmaması için cezalandırırız” (Platon, Protagoras, 324)

Protagoras’ın tanrılar hakkındaki görüşleri oldukça radikaldi. Onların varlığını ne kabul eder ne de yok sayardı. Çünkü insan ömrü yeterli bir kanıtlama süresine sahip değildir. Şöyle demiştir;

 “Tanrılara gelince, ne onların var olduklarını, ne var olmadıkları, ne de ne şekilde olduklarını biliyorum, çünkü bu konuda bilgi edinmeyi engelleyen çok şey vardır:
 Onların duyularla algılanmamaları ve insan hayatının kısalığı…”
           
            Bu bilinemezci yaklaşım onu dinsizlik suçlamasıyla baş başa bırakır. Yargılanacağını ve büyük ihtimalle ölüm cezasını alacağını fark eden Protagoras bir gemiyle şehirden kaçar. Ancak yolda geçirdiği bir kaza sonucu hayatını kaybeder.

Protagoras, diğer sofistler gibi derslerini ücret karşılığı veriyordu. Ancak bunu doğal olarak görüyordu. Aynı günümüzdeki öğretmenler gibi… Ancak o bilgi aktarımın sadece belirli bir kesme ait olması gerektiğini de savunmuyordu. Ona göre herkes felsefeyi, erdemi öğrenebilirdi. Kimse bu konuları öğrenemez diye suçlanamazdı. Ancak bu teorik düşünce uygulamadaki astronomik ücreti nedeniyle pratiğe geçemiyordu.onurcoban

            Platon’un Protagoras ile aynı adlı diyaloğun hemen başlarında bu durum gülünç bir şekilde ifade edilir.

            “-…Evet, bilgisini kendisine sakladı, benimle paylaşmadığı için hata yaptı.
         -Zeus adına yemin ederim ki ona para verirsen bilgisin seninle paylaşacaktır. Böylece sen de bilgin olursun.” (Protagoras, 311)

            Bu diyalogda Platon, Protagoras’ın görüşlerini Sokrates aracılığıyla yanlışlar hatta onu sinirlendirerek gülünç duruma düşürür. Arka arkaya gelen soru cevaplarla Protagoras’ın düşüncelerindeki açıkları gösterir ve erdemin öğretilemeyecek bir kavram olduğu sonucuna ulaştırır. Bu durum Protagoras’ı şaşırtır ve diyaloğun baş kahramanı Sokrates’in zekâsını tebrik ederek, konu kesinliğe ulaşamadan kapatılır. Tıpkı Platon’un diğer diyaloglarında olduğu gibi…

Yazının diğer bölümleri için tıklayınızFelsefeye bir bakış-Giriş-

Onur Çoban




.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder