Sofistler - Genel Değerlendirme

Felsefeye bir bakış

15. Bölüm Sofistler 1 - Genel Değerlendirme

Yazan: Onur Çoban

İnsan üzerine bir felsefe

            İlkçağda bilim, sanat ve kültürde yaşanan büyük gelişmelerle birlikte Felsefede de hızla gelişti. Daha önceki bölümlerde anlattığımız doğa filozofları dünyayı açıklamaya çalışırken, krallık ile demokrasi arasında gidip gelen Antik Yunan dünyası hızlı bir değişim geçiriyordu.

            İşte bu kültür patlamasının yaşandığı dönemde özellikle Atina’da kendilerine Sofist denilen bir grup ortaya çıktı. Aslında Sofistler bir felsefe okulu veya düşünce akımını temsil etmiyordu. Hatta birbirleriyle çelişen düşüncelere de sahip isimler vardı. Sofistleri, bir akımdan çok, genel olarak belirli bir “meslek grubu” görme eğilimi vardı.




            Günümüzde Sofist kelimesinin kötü bir anlamı vardır. Ancak Sofistlerin döneminde böyle bir anlam yoktur. Kelime anlamı olarak bilge, uzman gibi anlamlara gelmekteydi. Sofistler kendilerine de bu ismi yakıştırmaktaydı. Ancak onlara karşı olan başta Platon olmak üzere birçok isim, onları gülünç, utanmaz olarak değerlendirdi. Zamanla da Sofist kelimesi saygınlığını yitirerek özellikle akademik kariyerdeki birinin istemeyeceği bir unvan haline geldi. Oysa Antik Yunan’da sofistler aslında birer öğretmen birer profesör konumundaydı.

            Peki, başta Platon olmak üzere birçok düşünür neden Sofistlere karşıydı? Görüşlerini beğenmese bile bu kadar eleştiriyi başka hiçbir düşünür yaşamamıştı. Sofistlere tepki gösterilmesinin nedeni, onların felsefeyi para için yapmasıydı. Sofistler aslında paralı öğretmenlerdi. Onlar düşüncelerinin karşılığında para kazanıyorlardı. Bunuonurcoban.com özel ders veya toplu konuşmadan para alarak gerçekleştiriyorlardı. O yıllar için felsefeyi para karşılığında “satmak” büyük bir olaydı. Diğer filozoflar öğrencilerine gizli veya halka açık bir şekilde felsefe öğretiyorlardı. Hatta Platon ve Aristoteles gibi okul kurarak bunu yapanlar vardı. Ancak bundan para alınmazdı. Sofistler, aslında günümüzün lise, üniversite hocalarından hatta özel ders veren öğretmenlerden farklı bir şey yapmıyorlardı. Günümüzde bu durum çok normal gelse de o yıllarda bunun meslek olması kabul edilemez bir noktadaydı.

            Para ile ders vermenin başka bir sorunu da bunu alacak olan öğrencilerdi. Ücretleri oldukça pahalı olduğundan her isteyen değil ancak soylu veya varlıklı kişilerin çocukları bu derslere ulaşabiliyordu. Böylelikle düşünce anlamında iyi olan değil varlık anlamında iyi olana felsefe aktarımı sağlanıyordu. Tabi bu durum sadece felsefe anlamında yaşanmıyordu. Birçok sofist güzel konuşma, hitabet ve karşıdakini etkileme sanatı gibi teknikleri de ücret karışığı öğretiyordu. Antik Yunan dünyasında mahkemelerde ve toplumda kendi kendinizi savunmanız çok önemliydi. İyi bir hitap yeteneği olan davaları kazanabiliyor, toplum içinde kendi statüsünü artırabiliyordu. Doğal olarak zenginler bu yöntemleri sofistlerden öğreniyor ancak fakirler öğrenemiyordu. Toplumdaki bu sınıf ayrımı birçoklarının sofistlere kin duymasına neden oldu. Örneğin en ünü sofistler, Protagoras ve Gorgias’ın tek bir dersine bile servet ödenmesi gerekiyordu.onurcoban.com

            Platon, Protagoras diyaloğunda para ile bilgi vermenin sadece ahlak dışı değil aynı zamanda mantıksızlığını da ele alır. Özellikle gençlerin hiç sorgulamadan bu durumu büyük bir heyecanla kabul etmelerinin yanlışlığını vurgular. Nasıl bir hekime danışmadan önce onun uzmanlığını araştırıyorsak, bedenden daha önemli olan ruh için de bize düşünce öğretecek kişiyi iyi tanımak gerektiğini söylüyordu. On göre bu Sofistler bunun için yeterli değildi.




            Sofistlerin ortak özellikleri belli bir düşünceyi savunmak değil belli bir düşünme biçimini sürdürmekti. Onlar yeni bir çağ başlandığının farkındaydı. Bu yeni kültürde yurttaşlık en önemli unsurdu. Demokrasinin gelişimi ile mecliste ve mahkemelerde söz sahibi olmak çok önemliydi. Sokrates örneğinde olduğu gibi bu meclisler ölmenize veya yaşamanıza karar veriyordu. Buralarda “derdinizi” iyi anlatmak artık sadece statü meselesi değil, ölüm kalım meselesiydi. Artık bazı eski filozoflarınonurcoban düşündüğü gibi bu dünyanın dışında veya daha genel konular önemini yitirmiş, dünyevi işlerde bilgi sahibi olmak yaşam için önemli hale gelmişti. Artık felsefe doğa üzerine değil insan üzerineydi.

            Bu dönemde birçok Sofist yaşasa da en önemli ikisi Protagoras ve Gorgias’tı. Ayrıca Antiphon, Hippias, Prodikos, Thrasymakhos, Kallikles gibi isimler vardı. Protagoras ve Gorgias’a ayrı bir bölüm ayırmak doğru olacaktır. Onlara geçmeden diğerlerine kısaca değinelim.

-Antiphon, Atina doğumlu bir Sofisttir. “Hakikat üzerine” adlı çalışması günümüzde yakın bir tarihte bulunmuş olması ilginçtir. O, Yunanlı ve Barbar anlayışını kesin bir dille ret eder. Ona göre doğa bakımından, soyu bir Yunan ile sıradan bir Yunan’ın hiçbir farkı olmadığı gibi; bir Yunan ile Yunan olmayan arasında da bir fark yoktur. Bu o dönem için oldukça radikal bir düşüncedir. Tüm toplumlar gibi Yunan kentlerinde de kendilerini üstün görme, seçilmiş ulus olma anlayışı vardır. Antiphon, ayrıca doğa yasalarının insanlar tarafından oluşturulan yasalardan daha üstün olduğunu belirtir. Bir kişi insanlar tarafından konulan bir yasayı çiğner ancak bunu kimse görmezse bu yasanın cezasından kurtulabilir. Oysa doğa yasalarına karşı gelmekten kaçma şansı yoktur.

            -Thrasymakhos, Khalkedon (Kadıköy) doğumlu bu Sofist hakkındaki en güzel kaynak Platon’un Devlet eseridir. Hayatının büyük kısmını Atina’da geçirmiş, ünlü Sofist hatip Gorgias’dan dersler almıştır. Thrasymakhos, güçlüyle güçsüzün eşit olmasına karşı çıkar. O, doğaya baktığında güçlü hayvanların güçsüzü yediğini söyler. Doğada olan buysa, insanlarda da güçlünün yönetmesi ve iktidarda kalması doğaldır. Devlet’te belirttiğine göre Thrasymakhos, “adalet, güçlünün işine gelendir, güçlünün yönetmesi adildir” görüşünü savunur.

            -Kallikles, Platon’un diyaloglarında ismi sürekli geçen isimlerden biridir.   Thrasymakhos gibi o da, doğa bakımından adil olanın, güçlünün zayıfa göre daha fazla varlıklı olmasıdır der. Platon’un Gorgias diyaloğunda “…ama bana göre yasalar güçsüz insanlar için ve onların büyük bir bölümü tarafından yapılmıştır.” ifadesini kurar. Aynı diyalogda Sokrates’e yaşlı bir adamın felsefe ile uğraşmasının gülünç olduğunu belirtir. Ona göre Felsefe ile gençlerin uğraşması yararlı ve doğaldır. Ancak artık yaşını başını almış kişilerin bunu yapmaması gerekir. Yine aynı kitapta, insan doğası gereği yaşamayı ölmeye; özgürlüğü köleliğe; güçlülüğü zayıflığa tercih ettiğini belirtir.

            -Lykophron, modern zamanlarda ortaya çıkan toplum sözleşmesi benzeri bir kavramı ortaya atar. Ona göre, doğada ne ahlak kuralları ne de yasalar vardır. Bunların oluşması için ortak bir karar bir sözleşme yapılmakta, bu şekilde şehirler, devletler oluşmaktadır.

            -Kritias, yine Platon’un diyaloglarında sıklıkla görebileceğimiz, Atina’da yöneticilik de yapmış olan bir kişidir. İyi bir hatip ve şair olan Kritias, Otuzlar Yönetimi olarak bilinen Atina yöneticilerinin en önemlilerinden biri ve Platon’un akrabasıdır. Tanrı inancı hakkında söyledikleri dönemi için oldukça farklıdır. Kritias, Tanrıların olmadığını bunları insanlar tarafından yaratıldığını söyler. Çünkü Tanrı korkusu nedeniyle insanlar daha adil daha düzenli yaşamaktadırlar. İnsan doğasında yasalara karşı gelmek vardır. Tanrı korkusu ile insanlar hırsızlık, cinayet gibi suçları işlemeye çekinebilirler. Ayrıca bu durum siyasetçinin de işine gelmekte ve toplumu yönetmesi daha kolay olmaktadır.

     -Prodikos, Yunan gramerinin temellerini atan Protagoras gibi gramer konusunda çalışmalar yapan önemli bir Sofisttir. Yaklaşık M.Ö. 465-399 yılları arası yaşamıştır. Ayrıca Tanrıların aslında insanlar tarafından yaratıldığını ima etmiştir.

       -Hippias hakkında Platon “Büyük Hippias” ve “Küçük Hippias” adlı 2 diyalog yazmıştır. Hippias tüm insanlar arasında doğal bir benzerlik bir akrabalık olduğunu savunur. Ancak yasalar buna rağmen her yerde aynı değildir. Yine de iyi insanları ödüllendirmek ve Tanrılara saygı göstermek gibi yasaların evrensel ve doğal olduğunu belirtir.

Protagoras ve Gorgias için ayrı bir konu başlığına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz. Kısaca bahsetmek gerekirse;

            -Protagoras

            Protagoras hakkındaki en güzel kaynaklardan biri Platon’un aynı adlı diyaloğudur. “İnsan her şeyin ölçüsüdür” cümlesiyle meşhur olan bu sofist, dönemin kuşkusuz en önemli kişilerinden biriydi. Özellikle Tanrılar konusundaki görüşleri nedeniyle yargılanmak istenmesi önemlidir.

            -Gorgias

            Dönemin en önemli retorik yani güzel konuşma ustasıdır. Hiçbir şeyin var olmadığını, varsa bile bunun bilinemeyeceğini, bilinse bile bunu başkalarına iletilemeyeceğini savunmaktadır.

            Görüldüğü gibi dönemlerinde çok popüler olmalarına rağmen çok sayıda eleştirilere maruz kalan Sofistler, ne yazık ki gerektiği saygıyı sonraki yüzyıllarda da tam olarak görememişlerdir. Oysa doğrusu ve yanlışıyla düşünce tarihinde oldukça önemli bir yere sahiptirler. Görüşlerinin çoğu bakımından Sokrates gibi bir figürden ayrı düşseler de, Sokrates ve ardıllarının ortaya çıkmasında da büyük önem taşırlar. 

Yazının diğer bölümleri için tıklayınızFelsefeye bir bakış-Giriş-

Onur Çoban


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...