ABD rüyasının bir eleştirisi diyebileceğimiz bu film birçok eleştirmence gelmiş geçmiş en iyi film olarak değerlendirilmektedir. Konusu kısaca bir medya şirketin sahibi olan Kane'in dünyanın en büyük medya devi haline gelmesi ve ölümünde söylemiş olduğu ünlü "rosebud" kelimesinin ne olduğunun bulunması,olarak değerlendirilebilir.
Rosebud'ın ne olduğu araştırılması filme bir dedektiflik unsuru katmaktadır. Belki de filmin izleyiciyi kazanmasına neden olabilecek tek unsur da budur.
Rosebud'ın ne olduğu yıllardır araştırılmakla beraber, filmin sonunda anladığımız kadarıyla bunun Kane'in unutamadığı çocukluğu olduğunu söyleyebiliriz. Kane, yıllar boyunca zenginleşmiş, istediği herşeyi, herkesi elde edebilir duruma gelmiştir. Ancak hiçbir zaman çocukluğundaki kadar mutlu olamamıştır.Para ve hırs, Kane'in karakterini bile değiştirmeye başlamıştır. Eskiden arkadaşlarıyla mutlu, işçilerine dost olan bu kişi zamanla para hırsına kapılmış kapitalist bir iş adamına dönüşmüştür. Kane, dış dünyasında bundan hoşlanmadığını hissettirmemekte, ancak şatosundayken saatlerce bunu düşünmektedir.
Filmin sinema tarihine getirdiği yenilikler; konusundan ziyade, teknik detaylarıdır. O zamana kadar kullanılmayan alt açılar ilk kez olmasada doğru bir biçimde kullanılması ilk bu filmle gerçekleşmiştir. Bu sayede tavanın gözükmesi sinema da devrim etkisiyi yapmıştır. Daha önce tavan gözükmediğinden yukarda olan ışıklar, artık yana alınmış; bu da günümüzün aydınlatma tekniklerinin kullanılmasına neden olmuştur.
Görüntü yönetmeni Gregg Toland ın ortaya koyduğu mercek sistemi ile alan derinliği bu filmle gündeme gelmiştir. Sahnenin önü ve arkası net bir biçimde gözükmeye başlamasıyla hem göze yakın gelen bir görüntü oluşmuş hem de arka tarafın kullanılmasıyla 2-3 sahnede anlatılan olaylar, tek bir planda anlatılmıştır.
Sahneler arasındaki dissolve geçişler, müziğin kullanımı, görkemli dekorlar ve kamera hareketleri, Welles'in oyunculuğu filmin önemini daha da artırmıştır.
Film gişede pek bir başarı kazanamamıştır.Bunun nedeni sinema izleyicisinin filmde kendini bulabileceği bir karakter yaratılmaması-piyasadan çok sinema filmi havasında olması- ve William Randolph Hearst ün yaptığı baskılardır.Hearst filmde anlatılan karakteri kendisiyle özdeşleştirmiş-ki büyük ihtimalle haklıdır- buna da çok sinirlenmiştir.
Oedipus Kompleksi ile Rosebud arasındaki bağlantıda başka bir günün konusu olsun artık.
Onur ÇOBAN
-8.4.2007-
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder