Bilişsel Çelişki Kuramı


Bilişsel Çelişki Kuramı
Yazan: Onur Çoban
            İnsan algılarını açıklama ve davranışlarının kaynağını öğrenme amacıyla birçok çalışma yapılmıştır. Bunlarda en önemlilerinden biri 1950’lerde ortaya konan Bilişsel çelişki kuramıdır.
            Aslen bir sosyal psikoloji konusu olan Bilişsel Çelişki, 1950’lerden itibaren iletişim modelleri ve kitle iletişimi hakkındaki çalışmalarda da kendine yer edinmiştir. Modelin, insan iletişimine olan ilgisi bu açıdan önemlidir. Kuram; Bilişsel Çatışma, Bilişsel Tutarlılık ve Çelişki Kuramı, Bilişsel Uyumsuzluk Kuramı gibi isimlerle de anılmaktadır. Orijinal ismi; Cognitive Dissonance olan kuramı ortaya atan kişi; ABD’li sosyal psikolog Leon Festinger dir. Sosyal Karşılaştırma gibi teorileri de ortaya atan, Festinger, pozitivist akımın iletişim biliminde etkin olmasını da sağlamıştır.



            Festinger’in bu kuramına göre insan davranışlarındaki temel kavram “biliştir”. Biliş, bilme eylemi, farkında olma eylemi ve yargı yetisi gibi kavramlarla açıklanabilir. Burada önemli olan insanın, dış dünya hakkındaki şeyleri algılayabilmesi ve onlar hakkında yargıda bulunabilmesidir. Günümüzde oldukça önemli bir yer tutan bilişim kavramı da buradan gelmektedir. Bilginin saklanması ve doğru bir biçimde iletilmesi demek olan bilişim, internetin gelişimiyle hayati bir öneme ulamıştır. Buradaki kavram sayısal veriler ve bilgisayar yazılımlarını kapsasa da, temel alınan, insan bilişimidir.www.onurcoban.com
            Bilişsel Çelişki Kuramına göre, insanlar davranışlarını ve düşüncelerini önceki değerlerine göre belirler. Bu değerler; inançlar, tutumlar ve gereksinimleri olabilir. Zamanla veya çevresel faktörlerle edindiğimiz tüm bu değerler kişiliğimize yön verir.onurcoban İnsan, birçok değere sahip olabilir. Futbol takımı taraftarlığı, bir dine dâhil olma, siyasi bir partiyi tutma gibi genel bir toplumsal konu da olabileceği gibi; daha özel bir takım konular da olabilir. Örneğin, komşusu hakkındaki düşünceleri, sevdiği bir yemek hakkındaki önyargıları vs.
Ancak asıl sorun bundan sonra başlar. Kişiler zaman içinde bu değerlerine tezat oluşturabilecek bir takım verilerle karşılaşabilirler. Bu veriler, kendi varsayımlarıyla çelişirse, bilişsel çatışma yani bilişsel çelişki oluşur. Örneğin, bir kadın âşık olduğu adamı uzaktan tanımaktadır. Kadına göre adam “mükemmeldir” Gerçektende uzaktan bakıldığında çevresi tarafından ilgiyle bahsedilen, oldukça “iyi” bir kişidir. Ancak sonradan bu adamın, aslında bir kiralık katil olduğunu öğrensin. Bu durum, algısal olarak yıkıcı bir sonuç doğuracaktır. Normal şartlarda “kiralık katil” olduğu bilinen bir kişi “kötü” kabul edilir. Zaten bu duyulduğu an, çevresi de ondan kötü bahsedecektir.
Ancak yukarıda ki örneğimizde; kadın, bir bilişsel çelişkiye düşer. Adama olan aşkı bir şekilde devam etmektedir. Ancak önceki düşünceleri ve şu anki duyguları, gerçekle uyumsuzluk gösterir. Kadın, önce bir çelişkiye düşse de, zamanla bunu atmaya başlar. Hala adamın iyi olduğunu düşünmektedir. Hatta belki eskisine göre daha iyi!!!




Bu örnek belki biraz abartılmış gözükse de, daha az veya daha çok çatışmanın olduğu birçok örnekle karşılaşmamız olasıdır. Festinger, bu davranışları incelerken kadının neden hala âşık olduğunu değil, neden hala adamı “iyi” olarak gördüğünü sorgular. Kötü bir kişi hala sevilebilir ancak kötü olduğu bilinen bir kişi hala iyi kabul edilebilir mi? Elbette bu örnekte, kadının “adam öldürmeyi” kötü bir davranış olarak kabul ettiğini varsayıyoruz. Aksi bir düşüncesi varsa, model burada geçersiz olabilir.www.onurcoban.com
Bu ve buna benzer davranışlar, gerçeklere olan karşı duruşumuzu tanımlar. Kişiler, kendi inançları için sonradan ortaya çıkan uyumsuzlukları kabul etmeme iradesini gösterebilirler. Eğer bir konuya tamamen inanıyorsak, onun yanlış olmasını istemeyiz. İşte tam bu nokta da gerçeklerle yüzleşmekten ya kaçarız, ya da ona karşı koyarız. Kurama göre, insanlar veya toplumlar inandıkları şeylere karşı gelen konulara saldırma eğilimindedir. Bunu yaparken farklı metotlar dener.onurçoban Örneğin, karşı görüş hiç var olmamış gibi davranır. Yani onu duymamazlıktan gelir. Böylece uyumsuzlukla yüzleşmez ve bir nebze olsun kendini kandırmaya devam eder. Ancak bunu yaparken o kadar başarılıdır ki, bunun bir kandırma olduğunu fark etmez. Diğer bir yöntem ise, ne olursa olsun değerlerini savunmasıdır. Bunun için saldırgan bir tavır alır, karşıt görüşü sadece çürütmek istemez onu yok etme arzusu da duyar. Çünkü bu kendisine yapılmış bir saldırıdır.
Örneklerle açıklamaya çalışalım. Örneğin sigara içen bir kişi sigaranın sağlığa zararlarını bilir. Hatta bunun öldürücü boyutta olduğunu da kabul eder. Örneğin çatışmasını biraz daha artıralım. Sigara içen kişi bir doktor olsun. Bu durumda doktorun tüm bu zararları bilmemesi imkânsızdır. Peki, neden hala sigara içmektedir? Bu bilişsel çelişki kuramına göre, ihtiyaçların gerçeklere karşı göstermesi olarak açıklanır. Doktor, sigara içerken karşıt görüşü yok saymaktadır. Hatta belki bundan bahsedilmesini bile kendi bilinçaltında yasaklar. Sigara içenlerin çoğu, bu durumda hemen karşı görüş öne sürerler. (modelin karşı saldırısı) Onların verdiği örneklere göre, sigara içip de yıllarca yaşayan insanlar olmuştur. Belki bir yakınları sürekli sigara içmekte ama hasta olmamaktadır. Oldukça tanıdık gelen bu karşıt görüş saldırıları, bilişsel çatışmanın bir ürünüdür. Zamanla bu kişiler, bilimin yanıldığını sigara içmenin bir zararının olmadığını söyleyeceklerdir.
Model bir siyasi partiye de uyarlanabilir. Bir kişinin inandığı siyasi görüşü savunan partinin, yolsuzluk yaptığı ortaya çıksın. Bu kişi büyük olasılıkla, partisini değiştirmeyecektir. Peki, ama neden? Kurama göre, kişi; bu haberi görmezden gelebilir.onurcoban Yani yapılan hırsızlığı önemsiz bir konuymuş gibi algılar. Oysa rakip partinin böyle bir şey yaptığı ortaya çıkarsa, ona en büyük saldırıyı aynı kişi yapacaktır. Bu kişiye neden böyle yaptığı sorulduğunda, “ama başkaları da çalıyor” diyecektir. Belki “çalsın ama iş yapsın” görüşünü savunacaktır. Hatta bu soruyu soran kişiye, “kötü niyetli olduğunu, amacının kendi partisini yok etmek olduğunu” söyleyerek, onunla tartışacaktır. İyice saldırganlaşacak ve partisi hakkında bir komplo yapıldığını düşünecektir.



Örneğin, şehir içi bir toplu taşıma aracı düşünelim. Çoğu kişi büyük şehirlerde otobüslerin tıklım tıklım olmasından şikâyetçidir. Bunlardan birinin, sabah işe giderken otobüsün koltuğunda oturduğunu hayal edelim. Bu kişi, zamanla kalabalıklaşan otobüste rahatsızlık duyacaktır. İçerideki hava azalacak; kalabalık, oturmasına rağmen üzerine baskı uygulayacaktır. Bu sırada otobüs bir durağa yanaşıp yeni yolcu almaya başladığında şiddetle tepki gösterecektir. Şoföre daha fazla yolcu almaması gerektiğini, bunun hem yolcu haklarına aykırı olduğunu hem de bu konunu yasalarca yasaklanması gerektiğini söyleyecektir. Sağlıktan, siyasete kadar uzun bir düşünce serisi bu sırada aklından geçer. Peki, ertesi gün aynı kişinin tıklım tıklım bir otobüse binip ayakta kalması durumunda ne olur? Oturan yolculardan biri, bu kişinin otobüse binmesine engel olursa, kişi nasıl bir tepki gösterecektir. Dün savunduğu tüm değerler bir anda yerle bir olur. İşe geç kaldığını ve toplu taşıma araçlarının herkese ait olduğunu savunur. Dün söylediği kavramlar gerçekten haklıda olsa, şu an onun gereksinimleri farklıdır. Söylenilen tüm karşı uyumsuzlukları yok sayar hatta onları çürütmek için saldırır. Bu örnek, gereksinimlerimizin de inançlarımız gibi önemli bir bilişsel kavram olduğunu gösterir. Zaten Festinger sonrası çalışmalar özellikle bu gereksinimler üzerine olmuştur.www.onurcoban.com
Festinger’e göre, bireyler inançlarını korumak için, gelen karşı görüşleri sansür ederler. Sadece inandıkları değerleri seçerler ve onları korurlar. Eğer bu karşıt görüşler arasında seçme zorunluluğu varsa en iyisini değil, kendisiyle en uyumlusunu seçerler. Bu açıdan bireyler faydacı bir anlayış güderler.
Bu kuram, sosyolojiden psikolojiye hatta iletişim biliminden kitle iletişimin yapısına kadar çeşitli alanlarda alan araştırmalarına konu olmuştur. Bu açıdan; Bilişsel Çelişki, ortaya çıkması on yılları bulsa da, hala bilimin ilgisini çeken bir yaklaşımdır.Onur Çoban

Onur Çoban

.
Felsefe Tarihi yazıları için:


14 yorum:

  1. Gerçekten etkileyici bir anlatım ve konunun anlalşılmasını sağlayan örnekler

    YanıtlaSil
  2. örneklemler harika teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. alan sınavında sorulması lazım bu sorunun tak yapıştıracam :)

    YanıtlaSil
  4. arkadaşım çok sağol emeğine sağlık,konuyu anlamama yardımcı oldu makalen.

    YanıtlaSil
  5. helal olsun süpersin

    YanıtlaSil
  6. onur çoban burada anlattığı metinin ne kadar başarılı olduğunu bildiği için onun hakkında, zihnimizde şema oluşturmaya çalışarak priming effect yapmıştır. Daha sonra onur çoban ismini duyduğumuzda bu metni hatırlamamızı istemiştir. :D Teşekkür ediyoruz onur çoban, onur çoban ve bir daha onur çoban :D :D

    YanıtlaSil
  7. Aralara da sübliminal mesaj konulmuş onurcoban :)

    YanıtlaSil
  8. Sınırda duruyorum, sınırsız vuruyorum.

    YanıtlaSil
  9. Bilissel celiski ile bilissel uyumsuzluk ayni seymi

    YanıtlaSil
  10. Ya çok iyi jckdfj "aman kim çalmıyor ki" yeri çok hoş olmuş cjxmxk

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...