Felsefeye bir bakış 2.bölüm: Felsefe Öncesi

Felsefeye bir bakış

2.bölüm: Felsefe Öncesi

Felsefe bir düşünce sistemini ifade eder. İnsanoğlu aslında var olduğundan beridir “düşünse” de, bunun sistemli ve çoğunlukla bilimsel verilere dayanması çok uzun yıllar sonra olmuştur.

Aslında felsefenin (resmi anlamda anılmasından) öncesi insanlık tarihi için önemlidir. Yıl sayısına baktığımızda felsefe öncesi olarak anılan çağlar, felsefe dönemlerinin yanında devasa kalmaktadır. İnsanlık on binlerce yıl sistematik felsefeden uzak bir düşünce ile yaşamıştır. Peki, bu düşünce nedir?

Bu düşünce en genel tanımla “Mitoloji’dir”. Efsanelere, doğaüstü güçlere, kuşaklar boyunca anlatılan hikâyelere ve sayısız tanrı inancına dayanan bu mitler, çağlar boyunca insanların düşüncesini derinden etkilemiştir.



Klasik Felsefe tarihinde ilk filozof olarak Eski Yunanlı düşünür ve bilim adamı Thales (m.ö. 6. yy) gösterilir. Ondan önce insanlar düşüncelerini mitlere göre sürdürmüşlerdir. Aslında ilk filozofların çoğu mitoloji ve doğaüstü varlıklardan kendilerini tam anlamıyla soyutlayamamışlardır. Ancak çalışmalarına bir gerçeklik katma arayışları vardır.

Mitoloji denilince akla ilk önce Yunan Mitolojisi gelir. İlk filozofları da derinden etkilemesi bakımından bu mitoloji geleneği çok önemlidir. Kuşaklar boyunca birçok düşünür (inanmasa da) bu mitlere referans sunar. Özellikle Yunan mitolojisinden sonra gelen ve neredeyse onun bir uyarlaması gibi duran Roma Mitolojisi, bu düşüncelerin kalıcı olmasını sağlamıştır. Günümüzde dahi birçok düşünür ve bilim adamı Yunan mitolojisine göndermeler yapar. Örneğin, psikolojik birçok kavram aslında mit kökenlidir. Sophokles’in yazmış olduğu ünlü oyun Kral Oedipus, Freud’un Oedipus kompleksine ismini vermiştir.-Onur Çoban-
İnsanlar, binlerce yıl öncesinde de, dünyanın nasıl yaratıldığı ve ya doğadaki olayların nasıl gerçekleştiğini merak etmişlerdir. Bu olayları sayısız tanrı inancı olan paganizmle birleştirmişlerdir. Onlara göre tanrılar günlük yaptıkları rutin işlerle veya olağanüstü bir durumda davrandıkları tavırla, doğayı yönetmektedirler. Yunan mitolojisine göre evrenin yaratılışı tanrıların kendi arasındaki mücadelesiyle gerçekleştir. Bu konuda sayısız efsane de olsa en bilineni şöyledir:

Her şeyden önce evrende sadece Khaos vardı. Khaos, yunanca “boşluk” anlamına gelmektedir. Günümüzde de halen kullanılan Kaos kelimesinin kökenidir. Khaos’tan; Gaia (toprak), Eros (aşk), Hemera (Gün) ve Aither (esir) gibi ilk tanrılar meydana gelmiştir. Gaia ise Uranos ve Pontus (Deniz) yaratmıştır. Ardından ilk büyük tanrı olan Uranos( Uranüs buradan gelir) Gaia ile birlikte olarak dev tanrıları meydana getirmiştir. Bunlar, Kyklop (Kiklop, tepegözler), yüzlerce kolu olan Hecatonchires’ler ve devasa Titanlar’dır.

Tanrı Uranos, çocuklarının bu kadar güçlü olmasından korkarak onları yer altı karanlığına yani Tartaros'a hapseder. Ancak Gaia buna karşı çıkar ve Titanlardan biri olan Kronos’tan yardım ister. Kronos, babasını yok ederek evrenin efendisi olur.

Ancak bu seferde Kronos, çocuklarından çekinir ve doğan çocuklarını (Poseidon, Hera, Hades, Hestia ve Demeter) yutar. Bundan sadece Zeus kurtulur. Zeus’un babasına karşı başlattığı savaş evreni sarar. Uranos’un kardeşlerinin de desteği ile Zeus babasını yok ederek evrenin efendisi olur. Kendisi bundan sonra baş tanrı olmakla kalmayacak aynı zamanda gökyüzünün de direk yöneticisi olacaktır. Kardeşleri olan Poseidon denizlerin, Hades ise ölülerin gittiği yeraltını yönetmeye başlar.


Zeus, Yunanistan’da bulunan Olympos Dağında yaşar. Burada diğer tanrılarla birlikte dünyayı yönetirler. Zeus’un karısı olan Hera’dan ve başka kişilerden (kimisi insan) birçok çocuğu olur. Bunların bazıları, savaş tanrısı Ares, efsanevi güzel Persephone, haberci Hermes, yarı ölümlü Herakles (Herkül), şarap tanrısı Dionysos, avcı tanrıça Artemis ve kehanet ile sanatın tanrısı Apollon’dur. Ayrıca Afrodit ve Hephaistos gibi önemli Tanrılarda vardır.

Eski yunan insanı doğanın bu tanrıların işi olduğuna inanmaktaydı. Örneğin Hephaistos zanaatın tanrıçasıdır. Tüm mitler onu kızgın ateşte demiri işlerken tanımlar. Bu mit sonucunda yanardağların bu tanrının işi olduğu sonucuna götürmüştür. Aynı şekilde Zeus, yıldırımları fırlatan tanrıdır.

Mitolojik öyküler, popüler kültürden sanata kadar günümüze kadar etkin olmuşlardır. İnsanlara ateşi veren ve bu yüzden Zeus tarafından Kafkas dağlarına zincirlenerek cezalandırılan Prometheus ve onun yarattığı Pandora kutusu, gökyüzünü omuzlarında taşıyan Titan Atlas, mevsimleri yaratan Demeter’in kızı Persephone’nin Hades tarafından kaçırılması ve kızını göremediği zaman kış mevsiminin yaşanması, Perseus ve Herkül’ün maceraları bunlardan bazılarıdır. Ayrıca daha önce belirtildiği gibi bazı tıbbi terimlerde buradan gelir. Narkissos adlı bir kişinin ırmakta kendini görerek âşık olması (Narsizm) gibi.-onur çoban
Mitolojik kavramlar çoğunlukla sözlü kültürle taşınmıştır. Kulaktan kulağa anlatılan bu öyküler dışında günümüze ulaşması açısından en önemli aracılar kuşkusuz eski Yunan oyun yazarlarıdır. Homeros gibi isimler bu konuda çok önemlidir.www.onurcoban.com

Mitolojik dönemin bir başka özelliği ise özellikle ortaçağda, dinleri yakından etkilemiş olmasıdır. Özellikle Hıristiyan inancını şekillendiren birçok unsur eski yunan kökenlidir. (12 havari ve Olympos’ta ki 12 tanrı inancı, yeni Plâtonculuk, Hz. İsa ve şarap inancının Dionysos’a gönderme yapması vs.) Bu durum Roma’nın Hıristiyanlaşmasıyla gerçekleşmiştir. Bir başka ilginç nokta ise büyük dinlerde yer alan Tufan öyküsünün aynen Yunan ve Sümer mitolojisinde de yer almış olmasıdır.



Yunan Mitolojik dönemi aslında sanıldığı kadar “uzak” bir dönem değildir. Popüler kültürde de çok bahsedilen Truva Savaşları bu dönemde gerçekleşir. Odysseus’un yolculukları, ilk olimpiyatlar bu dönemde gerçekleşmiştir.

Mitoloji sadece Yunan medeniyetine ait değildir. İskandinav, Germen, Mısır medeniyeti de Yunanlılar kadar batı kültürünü derinden etkilemiştir. Doğuda ise Çin, İran, Hint ve Türk mitolojileri önemli bir yapıya sahiptir.
Felsefeye giriş yapılırken mitolojinin bilinmesi çok önemlidir. Ancak elbette ki bu başlı başına bir araştırma konusudur ve burada anlatılanların çok ötesindedir. Buna rağmen felsefenin temellerinin anlaşılması için bir alt yapı gereklidir.
Onur Çoban


Yazının diğer bölümleri için:





ONUR ÇOBAN

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...