Sofistler - Gorgias

Felsefeye bir bakış

17. Bölüm Sofistler 3 - Gorgias

Yazan: Onur Çoban

Hiçbir şeyin var olamaz, olsa bile bilinemez, bilinse bile bu başkalarına iletilemez.


          Bir diğer ünlü Sofist ise Gorgias’tır. Gorgias’ın önemi güzel konuşma yani retorik sanatının ustası olması hem de; hiçbir şeyin var olmadığını varsa bile bunun bilinemeyeceğini, bilinse bile bunu başkalarına iletilemeyeceğini savunmasıdır.

            Gorgias, i.ö. 480’lerde Güney İtalya’daki Leontinoi şehrinde doğmuştur. 100 yılı aşkın bir ömür sürmüş, gençliğinde Empedokles’in yanında dersler almış ve hitabet sanatını ilk kez ondan öğrenmiştir. Ardından bu hitabet yeteneğini bir sofist olarak ücret karşılığında öğretmiştir. Leontinoi’de oldukça ünlü bir öğretmen olduktan sonra elçi olarak Atina’ya gitmiştir.

Gorgias’ın görüşlerine geçmeden önce Sofistlere kısaca değinmek gerekir. Daha önceki bölümde ayrıntılı anlatılan konuyu aşağıdaki linkten görebilirsiniz.

            Sofistler

Sofistler, Antik Yunan dünyasında özellikle Atina’da görüşlerini insanlarla paylaşan kişilerdi. Ancak bunu kimi zaman astronomik tutarlara ulaşan, belirli bir ücret karşılığı yaparlardı. Onlar aslında günümüzün özel ders veren öğretmenleriydi. Ancak felsefeyi para ile “satmaları” Platon gibi birçok ismin ve bu derslere ulaşamayan sıradan yurttaşların tepkisini çekmişti. Sofistler aslında bir akım bir okul olmaktan çok uzaktı. Onların ortak noktası insanı temel alan felsefe anlayışları ve bunu ücret karşılığında sunma biçimleriydi. Antik Yunan’da birbirleriyle tezat birçok sofist vardı.




            Gorgias, öncelikle hiçbir şeyin var olmadığını savunur. Çünkü bir şeyin var olması için;
1-    Sonsuz bir şey olması
2-    Sınırlı ve başka bir şeylerden meydana gelmiş olması
3-    Hem sonsuz hem başka bir şeylerden olması gerekir

1-Eğer bir şey sonsuzsa onun başlangıcı ve sınırı yoktur. Bu şöyle bir sorun yaratır. Sınırı olmayan bir şey konumu, yeri de olmaz. Bir şeyin yerinin olmasını sağlamak için onu çevreleyen bir sınır olmalıdır. Bu geniş anlamda evren, dünya olabileceği gibi dar anlamda bir kap olabilir. Sonsuz ve sınırsız bir şey ne kaba sığar ne de evrene… Böylelikle onun bir konumu olmaz. Öyleyse yeri, konumu olmadığından “var” da olmaz.

            2-Eğer bu şey var olan başka bir şeyden meydana gelmişse, meydana geldiği bu şeyin de başka bir şeyden meydana gelmesi gerekir. Bu da sonsuz bir döngü oluşturduğu için saçmadır.

            3-Eğer bu şeye hem sonlu hem sonsuzdur dersek de bu iki şey tezat olduğu için yine bir sonuca ulaşılamaz. Kısacası bu çıkmazlık “şeyin” var olduğunu gösteremez.

            Gorgias, daha sonra herhangi bir şey var olsa bile bunun bilinemeyeceğini söyler. Çünkü bir şeyi bilmemiz için onu düşünmemiz gerekir. Yani bir arabayı düşünürsek onun var olduğunu veya var olmadığını kanıtlamış olmayız. Evet, “araba” vardır ve onu düşünebiliyoruz. Ancak var olmayan şeyleri de düşünmemiz mümkün.onurcoban Örneğin ejderha düşünmemiz onu var etmez. Toplumların düşüncesinde bir ejderha kavramı vardır. Bu açıdan ejderhayı herkes bilir. Ancak bu onu var yapmaz. Bu nedenle düşüncemize ve bilgimize güvenemeyiz. Var olan bir kavramı daha önce duyu veya düşünce ile deneyimlemediysek onu bilemeyiz. Aynı şey var olmayan için de geçerlidir.

            Gorgias son olarak herhangi bir şeyin düşünülmesi veya bilinmesi mümkün olsa bile bu bilginin iletilemeyeceğini söyler. 2. Madde de olduğu gibi var olan şeyleri biz duyularımızla bilmeye çalışırız. Gözümüzle, kulağımızla deneyimlediğimiz bir şeyi başkasına bu organlarla değil dille iletmeye çalışırız. Bu ise imkânsızdır. Gözümüzün gördüğünü dile çevirerek ifade ederiz. Ne kadar doğru olursa olsun hiçbir zaman, gözün gördüğü kulağın duyduğunu yüzde yüz aynı şekilde ifade edemeyiz. Bu hata payı nedeniyle, hiçbir şey tam olarak aslında başkasına geçemez. Bu nedenle var olanı başkasına ifade etmemiz imkansızdır. Burada üçlü bir iletişim kavramı vardır. Mesela bir ağacı gözümüzle görürüz. Onu dilimizle sese çevirerek başkasına iletiriz. Karşımızdaki de bu sesi kulağı ile çözerek anlamaya çalışır. İletilen mesajın bu yolculukta defalarca şekil değiştirmesi hata yaratacaktır. Özellikle iletişim bilimlerinde bu sorun 20. Yüzyıldan itibaren tartışılan bir konu olmuştur.

           

  Gorgias, retorik sanatının ustasıdır. O, güzel konuşmanın, karşıdakini etkilemenin yani hitap yeteneğinin önemine vurgu yapar. Ona göre hitap sanatı doğru şeyleri söylemek değil en iyi şekilde bunu dile getirmektedir. O karşıdakileri etkilemenin onları inandırmanın önemine vurgu yapar. Bu açıdan Gorgias adlı diyaloğunda Platon’un eleştirilerine maruz kalır. Platon’a göre Gorgias, insanlara bilgi vermek değil onları inandırmak hatta kandırmaktadır.

 Gorgias’ın retorik adı verilen güzel konuşma sanatı için düşündükleri insanın doğru bilgiyi aktarması değil kendini ifade etmesiydi. Antik Yunan’da meclisler veya pazar yerlerinde güzel konuşmak hatta inandırıcı olmak hayati bir önem taşıyordu. Sokrates’te olduğu gibi davalarda kendinizi savunmanız doğrudan ölüm veya yaşam kararınız belli ediyordu. Güzel ve toplumu etkileyici konuşan biri davaları kazanabiliyor, ülkede üst kademelere çıkıyor ve saygınlık kazanıyordu. Bu kişilerin doğru veya yanlış şeyler söylediğinin önemi kalmamıştı. İnsanları inandırabildiğiniz ölçüde başarılıydınız.

            Gorgias diyaloğunda Platon, Gorgias’ı bu bakış açısını hiç yadırgamayan bir kişi olarak gösterir. Kendi ifadesiyle “…konusu da doğru olan ya da doğru olmayan şeylerdir” olarak retorik sanatını açıklar. Sadece retorik sanatı ile, diğer sanatlar hatta bilimler hakkında fikriniz olmasa bile, bunu bilen kişilerle boy ölçüşebilir onlara üstünlük kurabilirsiniz. Diyalogda Platon, Sokrates’in ağzından bu durumu bir kandırmaca bir dalkavukluk olarak gösterir.

            Gorgias, belki de varlığın bilinemeyeceğini düşündüğünden doğruculuk kavramına çok önem vermemişti. Onun için bir sanat olan retorik ile başarılı olmak daha önemliydi. Sadece uygun şekilde konuşarak insanları ikna etmek mümkünse bunu kullanmak doğruydu. Önemli olan uygun bir biçimde görüşlerinizi ifade ederek toplumda yaşamınızı üstün bir biçimde sürdürmenizdi. Bu doğal yeteneğini para karşılığında başkalarına öğretmek saçma değildi.

            Gorgias aynı Protagoras gibi dönemin en önemli Sofistlerinden biriydi.


Yazının diğer bölümleri için tıklayınızFelsefeye bir bakış-Giriş-

Onur Çoban



.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...