Yazan: Onur Çoban
Kitle iletişim alanında önemli
bir yaklaşım olan Parasosyal Etkileşim Yaklaşımı, 1950’li yıllarda Donald
Horton ve Richard Wohl tarafından ortaya konulan ve günümüzde yeniden popüler
olan bir kavramdır.
1956 yılında Horton ve Wohl
tarafından ortaya atılan bu kavram özünde 1950’li yılların Denge Kuramları ile
doğrudan ilişkilidir. Festinger’in Bilişsel Çelişki ve Newcomb’un ABX modeli
gibi iletişim kuramlarından etkilenen bu yaklaşım, kişiler arasındaki ilişkiden
çok medya ile bireyler arasındaki ilişkiye odaklanmaktadır.
1950’li yıllarda özellikle ABD’de
hızla artan TV izleyicilerini inceleyen araştırmacılar ilginç bazı bulgulara
ulaşır. Bu yaklaşıma göre izleyiciler TV ekranında kendilerine yakın gördüğü
sunucularla parasosyal bir etkileşime girer. Sunucuların duygu ve düşüncelerini
aynen benimser ve onları yakın birer arkadaş olarak görürler. Üstelik bu durum
TV karşısında geçirilen süre uzadıkça artarak devam eder.onurcoban
Kısaca bu durumu şöyle
açıklayabiliriz. Bir haber spikerinin kendinize yakın hissettiğinizi düşünün.
Bir süre sonra onun düşünceleri sizin düşüncelerinize yön verebilir. Örneğin bu
spiker, bir mağazada insanlara zararlı ürünlerin satıldığını belirten bir haber
sunsun. Üstelik bu haber sonrasında bu konuyla ilgili haberi destekleyen fikirlerini
beyan etsin. Bu durumda izleyici üzerinde o mağazaya karşı bir ön yargı oluşur.
Eğer alışveriş yapılacaksa o mağaza tercih edilmez.
Bu durumda en güzel örnek belki
de Uğur Dündar’dır. Özellikle 1990’lar ve 2000’lerin başında yapmış olduğu
haber programlarıyla birçok sağlıksız ürünlerin üretildiği dükkanlara baskın yapmaktaydı.
İzleyiciler bu haberler sonrası Uğur Dündar’a en azından gıda konusunda tam bir
güven duydular. 2000’lerin başında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir Kuş
gribi salgını yaşandı. Toplumun büyük bir kesmi tavuk yememeye başladı. Bu
durum tavuk üreticilerinde ciddi bir sorun yaşattı. O günlerde Uğur Dündar,
tavuk tesislerini gezdiği ve herhangi bir sağlık sorunu olmadığını belirttiği
reklamlar yayınlandı. Sonunda büyük bir kitle tavuk yemeye yeniden başladı.www.onurcoban.com
Bu örnekte görüldüğü gibi TV
karşısında gördüğümüz kişileri kendimize yakın hissedebilir hatta onları birer
rol modeli olarak belirleyebiliriz. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta
ise bu yaklaşımın özdeşleşme olmadığıdır. Özdeşleşme, bir rol modeli belirleyip
ona benzemek olarak ifade edebiliriz. Hayran olunan bir kişi gibi olmaya onurcoban.com çalışmak özdeşleşmedir ancak parasosyal etkileşim onun gibi olmak değildir.
Kendi benliğimizi koruyarak karşımızdaki kişiye tam güvenme/inanma durumudur.
Bu yaklaşım 1950’li yıllarda daha
çok Televizyon üzerine yapılan çalışmalarla kendini gösterdi. Tek taraflı
çizgisel bir etkileşim olarak araştırmalar başladı. Bu yaklaşıma göre izleyici,
televizyondaki sunucuya karşı bir etkileşim göstermiyordu. Persona adı verilen medyada etkisi altına girilen kişi, izleyici
için onaylanan bir kişi olmalıdır. İzleyici sevip, saygı duyduğu onun için iyi
biri olarak kabul ettiği kişi ile parasosyal etkileşime girer. Bu günümüzde
diziler içinde oldukça dikkat edici bir kavramdır. İzleyiciler dizilerde sevdikleri
oyuncuları gördükleri takdirde o dizileri daha çok izlerler. Onlar için olumsuz
görülen kişilerin dizileri veya TV programlarını ise izlememeye daha çok
yatkındırlar.
Kavram bir süre gündemden düşse
de özellikle 1980’li yıllardan sonra yeniden popüler hale gelmiştir. “Kullanımlar
ve Doyumlar” yaklaşımının iletişim alanında hızla yükselmesi ve özellikle
Elizabeth M. Perse ve Rebecca B. Rubin ‘in 1989 yılında yapmış olduğu “Attribution
in Social and Parasocial Relationships” makalesi ile parasosyal etkileşim,
sosyal bilimlerin ilgi alanına yeniden girmiştir. Günümüzde Perse ve Rubin’in “parasosyal
etkileşim ölçeği”, birçok araştırmanın temelini oluşturur. Artık 1950’lerdeki
gibi sadece televizyon değil, başta İnternet olmak üzereonurcoban birçok medya alanı
araştırmanın konusu olmuştur. Hatta birçok araştırmacı Futbol, siyaset ve iş
dünyasındaki güvenilir figürler ile oluşturulan tek taraflı etkileşimi de bu
bağlamda ele alır. 2000’li yıllardan itibaren parasosyal etkileşim ölçeğinin
kullanarak yapılan psikoloji ile ilgili araştırmaların sayısı hızla artmıştır.
Eski çalışmalarda tek taraflı bir
TV etkileşim modeli olan kuram (ki hala araştırmaya değer bir konu) farklı
alanlara da hızla uyarlanmaktadır. Yaklaşımın temel düşüncelerinden biri etkileşime
girilen TV personası ile ne kadar süre bağlantı halinde kalınırsa o kadar
kuvvetli bir bağ oluşacağına dayanır. Eskiden TV’de bir programı izleme süresi
daha kısaydı. Oysa günümüzde istediğimiz programı istediğimiz kadar ve
istediğimiz zaman özellikle internet üzerinden ulaşabiliyoruz. Etkileşim
süresinin oldukça artması persona ile olan ilişkimizi de artırdı. Artık örnek
alının kişi ile izleyici sürekli bir bağ içinde. Bu durum elbette ki kapitalist
sistemin de ilgisini çekmekte. Marka ve reklam anlayışının etkisiyle
personaları kullanarak açık veya gizli ürün satışına teşvik etmek oldukça olası.
(ki oldukça yaygın) Eskiden sadece futbol veya siyaset gibi konular
gündemdeyken artık bundan para kazanabileceklerini fark eden kişilerin sayısı
hiç de az değil. Bu durum personanın güvenilirliğini de sorgulanması sorununu
da beraberinde getiriyor. Etkileşim sınırlarının ortadan kalkması bazı psikolojik
ve sosyolojik sorunlara da yol açmakta. Örneğin çocukların medyaya olan ilişkisi
her geçen gün artıyor. Daha kontrol edilebilir olan TV’ye nazaran İnternet
üzerinden çocuklara ulaşım daha da kolaylaştı. Bu durum özellikle günümüzde
incelenen konuların başında geliyor.onur çoban
Kısacası özünde 60 yıllık bir araştırma
alanı da olsa, evrim geçirerek yeniden karşımıza çıkan bir konu parasosyal
etkileşim. Belki tek taraflı bir ilişkiyi temel aldığı için günümüzde yetersiz
kalsa da, farklı türdeki araştırmalar ile bir arada yürütüldüğünde hala
güncelliğini korumaktadır.
Onur Çoban
.
Merhabalar parasosyal etkilşeimle ilgili bir makale yazmayı düşünüyorum bana kuramı detaylı anlatan bir kitap, kitap bölümü varsa paylaşabilir misiniz?
YanıtlaSil