Felsefeye bir bakış
9.bölüm: Doğa Filozofları 7
Ksenophanes
Yazan: Onur Çoban
Yazan: Onur Çoban
İnsandan bağımsız Tanrı anlayışı
Felsefe
tarihinde önemli bir yere sahip olan Ksenophanes (Xenophanes) aslında bir
şairdir. Şiirlerinde yaşadığı dönemde var olan birçok dogmatik düşünceyi
hicvetmesiyle ünlüdür. Özellikle çok tanrılı antik Yunan düşüncesini eleştirmiştir.
Ksenophanes,
M.Ö 570 – 475 yılları arasında yaşamıştır. İzmir yakınlarında bulunan Kolophon
kentinde doğmuş ancak diğer Anadolu kentleri gibi Pers işgaline uğrayan
Kolophon’u terk etmiş ve gezgin bir hayat sürmüştür.
Ksenophanes,
kimilerince Elea Okulu’nun kurucusu olarak gösterilse de, bazıları için bu
okula dahil olmamış ama onlara eskin kaynağı olmuştur. Ancak her durumda Elea
Okulunun en ünlü ismi Parmenides’i etkilediği bellidir.
Ksenophanes,
özellikle tanrı anlayışını sorgular. Ona göre çok tanrılı antik dünya görüşleri
hatalıdır. Günümüz popüler kültüründe de aşina olduğumuz ve sonrasında Roma
Mitolojisini de belirleyen, Yunan mitolojisi; insanlara benzeyen, güçlü yanları
olduğu kadar zayıflıkları da olan, çok sayıda tanrıdan oluşan bir mit
yaratmıştır. Eski Yunan medeniyetinde gelişmekte olan felsefi ve bilimsel
düşünce eleştirmeye başlasa da henüz bu mitten tam anlamıyla kurtulamaz. Hatta Ksenophanes’den
yüzyıllar sonra bile tanrıları yok saydığı için ölüm cezasını alan kişiler
olmuştur. (ki siyasi nedenlerle birlikte en önemlilerinden biri Sokrates’tir.)
Bu genel kabul gören çok tanrılı anlayış yüzyıllar süren bir geleneğin süreci
olsa da, kuşaklarca devamını sağlayan en önemli iki kaynak vardır. Bunlardan biri
İlyada ve Odysseia’nın yazarı Şair Homeros diğeri ise didaktik şiirin babası
kabul edilen Hesiodos’tur. Homeros ve Hesiodos’un eserlerindeki bu mit öğeleri Ksenophanes
zamanında oldukça kabul görmekteydi.www.onurcoban.com
Yunan
mitolojisinde, dönemin ahlak anlayışına ters düşen işler yapan tanrılar
bulunmaktaydı. Oysa Ksenophanes’e göre tanrı mükemmel olmalıydı. Mükemmelliğin
içinde kötü ve ahlak dışı şeylerin olması mümkün değildi. Bu durumun kaynağını,
insanların tanrıları kendilerine benzer bir biçimde hayal etmeleri olarak
belirtti. Yunan Mitolojisinde tanrıların insan formuna benzemeleri aslında
insanların yarattığı bir kusurdu. Hatta bu kusur sadece Yunanlılara özgü değil
tüm insanlık için geçerliydi. Ksenophanes en ünlü fragmanlarından biri bu
durumu çok iyi ifade eder:
“Habeşler, tanrılarının yassı burunlu ve
kara olduğunu söyler.
Oysa Trakyalılar, mavi gözlü, kızıldır der.
Halbuki
sığırların, atların ya da aslanların elleri olsaydı da çizebilselerdi.
O zaman
atlar at gibi çizerdi tanrılarını. Sığırlar sığır gibi.
Benzetirdi tanrılarını
kendilerine her biri.”
Burada ifade
edildiği gibi insanlar, tanrı kavramını kendilerine benzetme eğilimindedir.
İnsanlar gibi ihanet eden, hırsızlık yapan, cinayet işleyen tanrıları var
sayarsak; başka canlılarında kendileri gibi gözüken tanrıları düşündüğünü
varsayabiliriz. Eğer hayvanların yazıp, bizim anladığımız anlamda konuşuyor
olsaydı, belirttikleri tanrı bizimkinden çok farklı olacaktı. Hatta bir adım
daha ileri gidildiğinde, İnsanların düşmanı olan şeytan anlayışı, hayvanlara en
çok zarar veren insanla özdeşleyebilir. Eğer Ksenophanes’in dediği gibi
hayvanları anlasaydık belki de onların şeytan imgesinin insana çok benzediğini
görebilirdik. Bu soyut düşünceyi somutlaştırma anlayışının, giderek dogmatik
bir yapıya evrilmesinin bir sonucudur. Ksenophanes bu düşünceyi şiirlerinde
hicvediyordu. İnsanlar bile farklı ülkelerde farklı tanrı formlarını
belirtiyorsa bu tanrı kavramında kusursuzluk bulunamazdı.
Ksenophanes,
tanrı anlayışına komple karşı değildi. O sadece çok sayıda ve göreceli
tanrılara karşıydı. Tanrının tek olması gerektiğini savunuyordu. Birçok
düşüncesi tümtanrıcı (Panteizm) görüşle uyuşuyordu. Panteist düşüncenin
temelinde olan her şeyin bir ve bu birin tanrı olması, doğadaki her şeyin
tanrının bir parçası olması gibi görüşleri savunmakla birlikte bu inanç sistemi
kendisinden sonra şekillenmiştir. Elea Okulunu, özellikle Parmenides’i bu görüşler
etkilemiştir. Yüzyıllar boyunca felsefe hatta tasavvufta bu görüş karşılık
bulmuş, Baruch Spinoza ile felsefenin en önemli gündem
maddelerinden biri olmuştur. Ancak daha önce belirtildiği gibi Ksenophanes’in
görüşleri daha temel bir düzeyde kalmaktadır.
Ksenophanes
ile ilgili bilgileri aktaran en önemli kaynak olan Aristoteles, Ksenophanes’in
evrenle tanrıyı bir olarak kabul ettiğini belirtir. Ksenophanes’e göre tanrı
birdir, tektir. Evren ve doğadan ayrı bir konumda yer almaz. Ancak farklı
görüşleri de vardır. Ona göre Tanrı hiçbir zorluk çekmeden her şeyi zihin
gücüyle yönetmektedir. Tanrı hareket etmez çünkü hareket etmesi onun “doğru”
şekilde “doğru” yerde olmadığını gösterir ki bu da kusursuzluğuna gölge
düşürür. Bu düşünceler evrenden ayrı bir yere konumlanmışonurcoban bir varlık izlenimi
uyandırır. Bu ikilem Ksenophanes’in en çok eleştirilen yönüdür. Görüldüğü gibi Ksenophanes’in
felsefesinin temelinde, tanrının mükemmel olması gerektiği düşüncesi
yatmaktaydı. Kusurlu olan yani insana benzeyen bir tanrıya inanmak hatalı
olurdu. Bir nevi akıl yürütme metoduyla geliştirdiği bu düşünceyi, şiirlerinde kitlelere
ulaştırmıştır.
Sokrates
öncesi filozofların neredeyse tamamı felsefe ile birlikte kozmoloji ile de
ilgilenmişlerdir. Ksenophanes’de dünya ve evren hakkında görüşler ortaya koysa
da, bu düşünceler kendinden öncesi filozoflara göre oldukça geriden
gelmektedir. Ksenophanes’e göre dünya düzdür. Altta bulunan toprak ise sonsuza
kadar gider. Doğudan doğan Güneş, her akşam batıda bulunan bir çukura düşmektedir.
Ertesi sabah doğan ise eskisi değil yeni bir Güneş’tir.onurcoban.com Gökyüzünde bulunan
yıldızlar kömür parçaları gibi yanan cisimlerdir. Bu gibi düşünceler o yıllarda
bile eski kabul edilmeye başlamıştı. Görülüyor ki felsefede geliştirdiği
eleştirel bakışı fizik konusunda sürdürememiştir. Ancak deniz fosilleriyle
yapmış olduğu çalışmalar ilginçtir. Bilimsel anlamda bu alanda araştırmalar
yapan ilk kişi olarak görülür.
Diogenes Laertios’un
belirttiğine göre Kolophon’un Kuruluşu ve İtalya’da Elea Yerleşmesi adlı
eserler yazmış olan Ksenophanes ardıllarını etkilemesi bakımından felsefe
tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Yazının diğer bölümleri için tıklayınız: Felsefeye bir bakış-Giriş-
Onur Çoban
.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder