Felsefeye bir bakış
10. Bölüm Doğa Filozofları 8
10. Bölüm Doğa Filozofları 8
Parmenides
Yazan: Onur Çoban
“Hiç bir şey değişmez”
Parmenides,
her şeyin değişim içinde olduğunu söyleyen Herakleitos’un aksine; duyulara
güvenmeden, salt bir akıl yürütme ile evrendeki her şeyin sabit olduğu görüşünü
savunan ve kendisinden sonra gelen filozofları derinden etkileyen bir
düşünürdür.
Hayatıyla
ilgili kesin bilgiler olmasa da yaklaşık olarak İ.Ö. 515 yıllında doğduğu kabul
edilir. Aslında yaşadığı zamanla ilgili bilinen en önemli kaynak Platon’dur.
Platon, hocası Sokrates’in henüz genç biriyken, orta yaşlı Zenon ve yaşlı
Parmenides ile Atina’da yaklaşık İ.Ö 450’lerde karşılaştığını belirtir.
Parmenides,
Pythagorasçılardan özellikle Amenias’dan etkilendiği, hocası olduğu düşünülen
Ksenophanes ’den birçok şey aldığı kabul edilir. Ksenophanes’in Elea Okulunun
kurucusu olup olmadığı tartışılsa da, Parmenides bu okulun kurucusu ve en
önemli temsilcisi olarak görülür.
Parmenides,
birçok eserini şiirsel bir dille yazmış hatta bunları Tanrısal bir vahiy ile
öğrendiğini ifade etmiştir. Özellikle varlık kavramı üzerine görüşleri
etkilidir. Parmenides’e göre “varlık vardır ve varolmayan var değildir.” Bir
şey eğer varsa aynı zamanda yok olamaz. Bir şey eğer yoksa aynı zamanda var
olamaz. Yani varlık ve yokluk arasındaonurcoban.com bir geçiş söz konusu değildir. Varlık,
yokluktan gelemez, yokluğa da gidemez. Çünkü önceden yok olan bir şey
“varlaşamazdır.” Bu değişimini açıklayabilecek bir kavram yoktur. Olsaydı zaten
onu düşünürdük. Bu da onu zaten var yapardı. Var olan bir şey aynı şekilde, varlığını
kaybedemeyeceğinden hiçbir zaman yok olamaz. Tüm bunlar gösterir ki
Herakleitos’un dediği değişim gerçek değildir. Sadece bir yanılsamadır.
Bir
şeyin var olduğunu sadece düşünerek anlayabiliriz. Deneyim ve duyular bizi
yanıltır. Eğer düşünmesi mümkün bir şeyi düşünürsek onun var olduğunu da
anlarız. Olmayan bir şeyi düşünemediğimize göre; düşünülmesi mümkün olanla, var
olması mümkün olan aynı şeydir.
Parmenides’e
göre varolan tektir, birdir. Yani varlığın parçaları yoktur ve bölünemez. Çünkü
bir nesneyi oluşturan parçalar aslıda bütünün özellikleriyle aynıdır. Bu da onu
bütünden farklı bir şey yapmaz. Bununla bağlantılı olarak Parmenides boşluk diye
bir şeyin olmadığını söyler. Çünkü varlığın dışında bir şey olmadığına göre bir
varlık ikiye bölünebilseydi arada boşluk olması gerektiğini söyler. Örneğin
elimize bir elma alalım. Tek gerçekliğin bu elma olduğunu düşünelim. Eğer
elmayı ikiye ayırabilseydik iki parça arasından bir boşluk ortaya çıkardı. Oysa
boşluk hiçlik anlamına geldiği ve bunun akıl yürütmeyle var olamayacağını
söylediği için bunun imkansız olduğunu kabul etmemiz gerektiğini belirtti.
Boşluk olmadan ikiye bölünme olmayacağına göre; parça, bölüm diye bir şey olmadığı
sonucuna varılacağını belirtti. Tek olan varlıktı; bölünemez ve onun dışında bir
şey olamazdı.www.onurcoban.com
Parmenides
felsefesi görüleceği üzerine daha çok mantıksal bir akıl yürütmeye dayalı.
Elbette günümüzde bu akıl yürütmenin eleştirilecek çok yönü var. Ancak çağına
göre bu devrimsel bir düşünceydi. Doğa filozoflarının özellikle Herakleitos’un
maddeci görüşlerine göre farklı bir felsefe ortaya çıkmıştı. Şaşırtıcı bir
şekilde ortaya koyduğu felsefede doğruluk payı olan birçok konu vardır. Örneğin,
parçanın bütünle aynı olması günümüze hiç de uzak değil. Örneğin insan
vücudunun her yerinde DNA kodlarımızın olduğunu biliyoruz. Mesela bir gözle bir
parmak fiziksel olarak çok farklı şeyler. Ancak her ikisi de insanın
hücrelerini ve DNA kodlarını taşıyor. Yani “ben” dediğimiz her şey her iki
organda da mevcut.
Boşluğun
hiçlik olduğu özellikle uzay çağında ortaya çıkan bir konu... Bilindiği gibi
uzayda mutlak boşluk olduğunu biliyoruz. Her ne kadar ışık ve çeşitli dalgalar
uzayda dolaşsa da bildiğimiz anlamda maddenin olmadığı bir boşluk bulunmakta.
Elbette Parmenides bu boşluğun olamayacağını kanıtlamaya çalışırken aslında
hiçliğin tanımını da yapmaktaydı.
Ancak eleştirilecek
de çok yön var. Örneğin deney ve duyusal konuları tamamen yok sayıp salt bir
akıl yürütme ile ilerlemesi… İlginçtir ki bu durum yüzyıllarca sonra bile
savunulacak hatta 17. Yüzyılda “Akılcılık” akımıyla birlikte büyük önem
kazanacaktı. Ancak günümüz mantık anlayışıyla “düşünülemeyen” şeyin gerçek olup
olmaması eleştiri konusudur. Örneğin Parmenides çağında, bilgisayarı kimse
düşünemezdi. Oysa bugün bir gerçek... Parmenides, varlığın zamansallıktan
bağımsız olduğunu savunuyordu. Çünkü önceden var olmayan (düşünülmeyen)
sonradan var olamazdı (düşünülemezdi) Çünkü bir şey hiçlikten çıkıp varlık
haline gelirse, hiçlik hiçlik olmaktan çıkardı. Tabi bilgisayar örneği
anlaşılması bakımından çok yüzeysel verilmiş bir örnek olsa da bu durumu
özetler.
Aynı şekilde
ejderha düşünülen bir canlıdır. Hatta birçok efsanenin de kaynağıdır. Ancak bu
düşünülen şey gerçekte hiç olmamıştır. Bu akıl yürütmeye göre (yine yüzeysel
olsa da) hatalıdır.
Ancak hiçbir şeyin
yoktan var olamayacağını 20. Yüzyılda Albert Einstein’ın teorilerinde ortaya
koymuş olması yine ilginçtir.onurcoban Her ne kadar ilk çağ filozofları aynı zamanda
birer bilim adamı da olsa Parmenides’in Einstein’ın düşüncelerini bilimsel
olarak fark etmesi imkansızdı. O bu kavramı felsefesi sayesinde ortaya koymuştu.
Elea Okulunun
en önemli temsilcisi olan Parmenides, Platon ve Aristoteles’in birçok eserine konu
olmuştu. Çağı için çok önemli bir isim olan Parmenides’i öğrencisi olan Zenon
takip etmişti.
Yazının diğer bölümleri için tıklayınız: Felsefeye bir bakış-Giriş-
Onur Çoban
.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder