18. Bölüm Sokrates
Yazan: Onur Çoban
“Kendini Bil ”
Sokrates,
felsefeye getirdiği yeni bakış açısı ve trajik ölümü ile sadece felsefenin
değil tüm insanlık tarihinin en ünlü ve önemli kişilerinden biridir.
Sokrates
hakkında hem çok şey bilmekte hem de aynı şekilde çok az şey bildiğimizi
düşünmekteyiz. O, kendi felsefi tekniği nedeniyle yazılı değil sözlü bir
şekilde düşüncelerini dile getirmiştir. Zira büyük ihtimalle de bu görüşleri
yazıya dökmek gibi bir niyeti hiç olmamıştır. Bu nedenle doğrudan onun
görüşlerini içeren bir kaynak ne yazık ki elimizde yok… Ancak başta Platon
olmak üzere hem onun döneminde yaşayan hem de sonraki yıllarda onu görüşlerini
alıntılayan birçok isim vardır. Bu sayede doğrudan olmasa da dolaylı olarak
onun görüşlerini hemen hemen biliyoruz. Ancak bunların ne kadarı ona ait ne
kadarı bunu yazanlara ait olduğu çok tartışılan bir konu hatta yüzlerce yıldır
bir uzmanlık alanı olmuştur.
Sokrates
hakkında Diogenes Laertius MS.
3.yüzyılda yazmış olduğu “Ünlü Filozofların Yaşamları ve Görüşleri”
adlı kitap, Ksenophon ve Aristoteles’in birçok eseri ve ünlü
yazar Aristophanes’in Bulutlar
adlı oyunu dönemin önemli kaynaklarıdır. Ayrıca yüzyıllar boyunca birçok
filozof ve akademisyen onun çalışmaları hakkında eserler yazmıştır. Ancak
kuşkusuz Sokrates denilince akla ilk gelen isim Platon’dur. Sokrates’in öğrencisi olan Platon neredeyse tüm
eserlerinde Sokrates’i başkahraman olarak kullanır. Hem hocasına duyduğu saygı
hem de onun trajik ölümünü kabul edememesi nedeniyle felsefi görüşlerini
aktarırken Sokrates’i (aynı gerçekte olduğu gibi) diyalog yoluyla konuşturur. Ancak burada hangi eserlerin
Sokrates’in orijinal düşünceleri hangilerinin Platon’un düşünceleri olduğu
sorunu çıkar. Genel kabul gören düşünce, Platon’un gençlik dönemindeonurcoban.com yazdığı
eserlerin Sokrates’in görüşlerini ilettiği, ileriki yıllarda yazdığı eserlerin
ise kendi görüşleri olduğudur. Gerçekten de Platon’un felsefesindeki değişim bu
durumu haklı çıkarır. Gerçek ne olursa olsun en çok kabul edilen konu,
Platon’un yazmış olduğu “Sokrates’in Savunması” eserinin
Sokrates’in görüşlerine en yakın olduğudur.
Sokrates,
önceki birçok ünlü filozofun aksine Atina doğumludur. MÖ. 470-399 arasında
yaşamıştır. Annesinin Phainarete adlı
bir ebe olduğu, babasının da Sophroniskos
adlı bir taş ustası olduğu kabul edilir. Özellikle babasının mesleği birçok
eserde vurgulanır. Hatta Atina’daki Akropolde onun eseri olan bazı yapılar
olduğu söylenir. Laertius, onunda babası gibi bir taş ustası olduğunu vurgular.
Gençliğinde ünlü yazar Euripides’e yardımcı olduğu
söylenir. Onun tragedyalarını yazarken yardımcılık yapması edebi anlamda da
güçlü olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Döneminde
Demokritos
gibi birçok filozof, ülkeleri tek tek gezmekteydi. Sokrates ise sadece askerlik
görevi için Atina’dan ayrıldı. Peloponnes Savaşı sırasında ağır zırhlı asker
olarak savaşmıştır. Bir kuşatma sırasında Alkibiades’in
hayatını kurtarmış ve cesareti nedeniyle madalya ile ödüllendirilmek
istenmiştir. Sokrates ise bu madalyadan Alkibiades lehinde feragat etmiştir.
Bir başka savaşta tüm ordu dağılmışken soğukkanlılığını yitirmemesi ile
dikkatleri üzerine çekmiştir. Yine yargıçlıkla görevlendirildiği bir kamu
davasında ilkeli duruşu ile dikkat çeker. Dönemin otuzlar yönetiminin kararlarına karşı çıkma cesareti gösteren ender
kişilerdendir. Kısacası cesur olmak gibi bir ünü vardır.
Aristoteles’in
belirtiğine göre 2 kadınla evliydi. Bunun nedeni o yıllarda nüfusun azalması
nedeniyle Atina’da çok eşliliği yasallaşarak çocuk sayısının artırma kararının
olmasıydı. Eşi ile birçok hikâye günümüze gelmiştir. Anlatılana göre eşi
oldukça şikâyet eden ve Sokrates’e sürekli bağıran biridir. “Evlenin, eğer iyi bir kadına rastlarsanız
mutlu, kötü bir kadına rastlarsanız filozof olursunuz” şeklindeki ünlü sözü
meşhurdur. Evlenmeli mi evlenmemeli mi sorusuna şöyle de bir cevabı da verir; “Hangisini yaparsan yap pişman olacaksın”
Birçok
kaynak onun çirkin olduğunu vurgular. Ancak buna rağmen hem kadınların hem de
erkeklerin ilgisini çektiği anlatılır. Oldukça eski püskü şeyler giyse de
Platon’un Şölen adlı eserinde olduğu gibi eğlence zamanı da hem güzel
giyinir hem de içki içerdi. Bu durum onun daha sonra birçok felsefe akımında
olduğu gibi dünya nimetlerinden tamamen vazgeçmediğini gösterir. O her konuda
olduğu gibi ölçülü davranma konusunda da kararlıdır. Yaşlılığında lir çalmasını
öğrenecek kadar da azimliydi.
Diogenes
Laertius, ünlü filozof Anaksagoras’ın öğrencisi olduğu
söylendiğini belirtir. Başka bazı kaynaklar ise Anaksagoras’ın öğrencisi Arkhelaos’un
öğrencisidir der. Genel düşünce doğafilozoflarında dersler aldığı veya onların eserlerini araştırdığı
yönündedir. Ünlü Elea’lı Zenon’la da tanışmıştır. Anlatıldığına göre Euripides
ona ünlü düşünür Herakleitos’un eserini vermiş ve nasıl bulduğunu sormuştur.
Sokrates “Anladıklarım mükemmel; herhalde
anlamadıklarım da öyledir” diye cevap vermiştir. Ancak onların ilgi alanı
ile Sokrates’in ilgi alanı uyuşmamaktadır. Kendi değimiyle o, “Evde yaşanan iyi ve kötü şeyleri”
araştırmak istiyordu. Evrenin neden olduğu nereye gittiği değil, insan odaklı
bir felsefe peşindeydi. Bu açıdan aslında Sofistler
ile çok uzak değildi. Sofistler, Sokrates’in yaşadığı yıllarda para ile özel
dersler veren filozoflardı. Onlar da doğa filozofları gibi düşünmüyor insan
odaklı daha pratik ve yaşamla doğrudan ilgili bir felsefe ile uğraşıyorlardı.
Sokrates’in onlardan etkilenmiş olduğu muhakkaktır. Ancak onların para ile bu
işi yapmaları yani “felsefeyi satmaları” kabul edemediği bir şeydi. Platon’da
aynı görüşte olup Sokrates ağzından Sofistleri defalarca eleştirmiş, dalga
geçmiştir.
Sofistler Hakkında ayrıntılı
bilgi için: Sofistler
Sokrates’in
felsefesini en güzel anlatan hikâye şudur. Ünlü Delfi (Delphoi) Tapınağındaki kâhinler dünyanın en bilge kişisinin
Sokrates olduğunu söylerler. Sokrates ise bunu kabul etmez. Çünkü ona göre
kendisi neredeyse hiç bir şey bilmiyordur. Bunun üzerine kendisinden daha
bilgili kişilerin olduğunu görmek için onları aramaya başlar. Siyasetçiler,
sanatçılar, zanaatçılar kim varsa tek tek bu insanlarla konuşmaya başlar.
Onlara sorular sorarak bildikleri şeyleri öğrenmeye çalışır. Ancak Sokrates
sorular sordukça, karşısındaki kişiler önce tereddütte düşer sonra da
söyledikleri her şeyin doğru olmadığını fark ederler. Sokrates insanlara
sormaya devam eder. Ancak görür ki kendisini en bilge sanan her şeyi bildiğini
düşünen kişiler yanılıyordur. Aslında hiç bir şey bilmemektirler. O zaman
Sokrates şunu fark eder. Tüm bilge geçinenler aslında hiç bir şey bilmemekte, bilgisizliklerini
de farkında değillerdir. Sokrates en azından bir şey bilmediğini bilmektedir!
Kehanet, bu açıdan bakıldığında doğrudur.
Sokrates,
Platon’un diyaloglarında olduğu gibi karşılıklı soru cevaba dayanan bir yöntem
ile konuşurdu. Diyalektik, yani soru
cevaba dayalı bu yöntemi ilk bulan aslında o değildi. İlk kez Parmenides’in
öğrencisi Zenon’un bu yöntemi bulduğu
düşünülür. Sokrates ise bunu başarılı bir biçimde geliştirmiştir. Eğer üslubu
Platon’un anlattığı gibiyse, kendisini üstün göstermeden, çoğu zaman karşısındakinin
üstünlüğünü, saygınlığını vurgulayan, kendisini sadece bilgiyi arayan bir
bilgisizmiş gibi gösteren bir üslupla konuşurdu. Tabi bu açıdan bakıldığında
bunu aslında alaycı bir üstün görme şeklinde de düşünebiliriz. Çünkü Sokrates
karşısındaki kişiyi ne kadar yüceltse de aslında bir yandan onun cahilliğini
ortaya çıkarmaktaydı.onurcoban Karşısında bir konuyu savunduğundan ona “peki şunun
hakkında ne düşünüyorsun” diye sorardı. Alacağı cevaba göre önceki düşüncenin
tezat olup olmadığını sorardı. Bu soruları öyle bir kurgu ile sorardı ki
sonunda karşısındaki ilk düşüncesinin yanlış olduğunu kabul etmek zorunda
kalırdı. Tabi karşısındakiler bu duruma sinirlenir hatta Sokrates’e kızardı. Bu
tavrı ile Atinalı ileri gelen kişilerin kızgınlığını çekmiş olması sürpriz değildir.
Çünkü zengin ve bilge kişiler insanların önünde birer cahil durumuna
geliyorlardı. Özellikle Sofistlerin bu şekle düşmesi para ile felsefe yapanlar
için oldukça tehlikeli bir durumdu.
Sokrates,
bu tavrını sürdürdükçe gençlerin ilgisini çekti. Zaten o da gençlerin kendisi
gibi soru sormalarını bilgiyi aramalarını istiyordu. Eskiden Sofistlere paralar
vererek onların peşinde koşan gençler, artık toplumu kızdıran Sokrates’in peşinden
gidiyorlardı. Toplumun ileri gelenlerine göre Sokrates gibi bir gençlik
yaratılması büyük bir sorundu. Çünkü onlara göre Sokrates açıkça gençlerin
ahlakını bozuyor onların kafasını karıştırıyordu!
“Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değer
olmayan bir hayattır”
Sokrates
felsefesinin en önemli kavramlarından biri, Erdem
ve Mutluluktur. Doğa filozoflarının
aksine bireye önem veren Sokrates, daha çok Ahlak
konusuna değinir. Sokrates’e göre bütün insanların amacı mutluluktur. İnsanlar
mutlu olmak istemekte bunun için çabalamaktadır. O halde mutluluğa ulaşmak en
önemli şeydir. Peki, bir insan en büyük mutluluğa nasıl ulaşacaktır? Sokrates’e
göre en büyük mutluluk kaynağı bilgidir.
Bilgiye ulaşmak en büyük erdemdir. Bilgisizlik ise erdemsizliktir.onurcoban.com
Sokrates’e
göre kimse bilerek kötülük yapmaz. Hatta daha da ileri giderek, kötülük yapmaktansa kötülüğe maruz kalmanın
daha iyi olduğunu söyler. “Bir insan
yanlışa yanlışla karşılık vermemeli ve kendisine herhangi bir kötülük yapılsa
bile kötülük yapmamalı” sözü önemlidir. İlerleyen yüzyıllarda bu görüş Stoacılara ilham kaynağı olacaktır.
Yine aynı düşünce Hristiyanlığın ve
Hristiyan Felsefesinde de etkisini gösterecektir.
Sokrates
demokrasiye karşıdır. Platon’un da kendi düşüncesi olduğu gibi (bu görüş biraz
iç içe geçmiştir) alanında en iyi kişiye en iyi olduğu yetki verilmelidir.
Nasıl bir kaptan varken ayakkabıcı geminin kontrolüne geçmezse, devleti de bu
konuda uzman olan kişilerin yönetmesi gerekmektedir. Bu konuda daha ayrıntılı
görüşleri Platon ilerletmiştir. Kısaca Platon, sadece bilge bir yöneticinin
yani filozof bir kralın başta olmasının en iyi olduğunu düşünür. Tabi önemli
olan bu kişinin gerçekte olup olamayacağıdır.
Sokrates ölüm
suçlamasına rağmen dönemin Tanrılarına karşı olduğunu söyleyemeyiz. Hatta
birçok Platon Diyaloğunda, Zeus ve diğer tanrılara açıkça saygı gösterir. Ama o
aynı zamanda kendisiyle sürekli konuşan ona yol gösteren bir Daimon bir
Tanrısal varlığına da sahip olduğunu söyler.
Sokrates,
döneminde tanınan biridir. Bunun en güzel kaynağı Aristophanes’in onun hakkında
yazdığı “Bulutlar” oyunudur. Bu
eserde Sokrates’in düşünceleri alay konusu edilmiştir. Ancak aynı zamanda bu
eser, Atina’nın önemli kişilerinde var olan nefreti daha da arttırmıştır.
Sokrates’in gençlere yanlış bilgiler öğretmesi ve sürekli onları gülünç duruma
düşürmeleri güçlü insanların Sokrates’e öfke duymalarına neden olmuştur. Anytos, Lykon ve Meletos adlı
kişilerin suçlamalarıyla dava açılmıştır. Bu yeminli suçlama, Laertius’a göre
onun zamanında Atina’da Metroon’da saklanmaktaydı. Günümüzde ulaşılamamaktadır.
Suçlamaya
göre Sokrates devletin tanrılarına inanmamakta ve yeni tanrılar getirmektedir. Ayrıca
gençlerin ahlakını da bozmaktadır. Oysaki bunlar aslında birer bahanedir. Atina’nın
önemli kişileri Sokrates’in kendilerini gülünç duruma düşürmesini engellemek ve
ondan öç alma peşindeydiler. İstenen ceza ölüm olsa da, aslında kimse
Sokrates’in idam edilmesini beklemiyordu. O yıllarda bundan kaçınmak için bazı
yollar vardı. Örneğin dava sırasında eş ve çocuklarını getirerek duygu sömürüsü
yapmak bir gelenekti. Bu sayede yargıçlar hafifletici sebep buluyorlardı. Ancak
Sokrates bunu gülünç bulmuş ve uygulamamıştı. Yine davadaki savunmasında geri
adım atmıyor, özür diler gibi davranmıyordu. En sonunda ceza açıklanırken, ölüm
dışında bir ceza verilmesini mahkemeden isteme hakkı vardı. Ancak o neredeyse
bununla dalga geçti.
Tarihini
bu en ünlü davası ile ilgili Platon’un yazmış olduğu “Sokrates’in Savunması”
oldukça güzel bir eserdir. Yine Platon’un aynı konuyu ele aldığı Euthyphron,
Kriton ve Phaidon diyalogları da önemlidir. Euthyphron, davanın hemen öncesini anlatılır. Bu diyalogda dava
nedeni olarak “yeni Tanrılar icat ettiği
ve eskilerine inanmadığı” belirtilir.
Sokrates’in Savunması adlı eser kuşkusuz
sadece felsefenin değil edebiyatın da en güzel eserlerden biridir. Sokrates
burada kendisine yöneltilen suçlamaları çürütmeye çalışır. Örneğin kendisini
Güneş ve ayın taş-toprak parçası olduğunu söylemekle suçlayan Meletos’a, “sen beni değil Anaksagoras’ı suçladığını
sanıyorsun” diye çıkışır. Bu görüşlerin kendisine ait olmadığını,
ayarttığını söylediği gençlerin bu bilgileri kitaplardan rahatlıkla
bulabileceğini söyler. Ayrıca Sokrates, kimseden bilgi öğretmek için Sofistler
gibi para almadığını defalarca tekrarlar.
Ancak
bu suçlamalara verdiği cevaplar yeterli bulunmaz. Sokrates suçlu bulununca
tekrar kürsüye çıkar. Atina yasalarına göre başka bir ceza, örneğin para cezası
önerme hakkı vardır. Ancak Sokrates parası olmadığını dostlarının yardımıyla
düşük bir tutarı ödeyebileceğini önerir. Bu tavrı biraz da küçümseyici bir üslupla
olduğundan ölüm cezasına çarptırılır.
Kriton
diyaloğunda, ölüm cezasının infaz öncesi anlatılır. Sokrates’in dostları onu
hapisten kaçırmak istemektedirler. Kriton
bu konuda tüm servetini harcamaya hazır olduğunu belirtir. Her şey
ayarlanmıştır. Ancak Sokrates buna karşı çıkar. Ona göre doğru veya yanlış
yasal mahkeme bir sonuca varmıştır. Bu sonuca karşı çıkmak erdemsizliktir. Çünkü
Sokrates vatandaşı olarak o devletin yasalarına uyacağına söz vermiştir.
Mahkemede istediği sonuç çıkınca onu kabul etmek, istemediği sonuç çıkınca buna
itiraz etmek erdemli bir davranış değil kendi çıkarını düşünmektir.
Phaidon
diyaloğunda idam anlatılır. İdam sırasında Sokrates’in dostları ve öğrencileri
olan Apollodoros, Kritovoulos, Kriton,
Ermogenes, Epigenes, Aiskhines, Antisthenes, Ktes,ppos, Meneksenos, Simmias,
Kebes, Phaidondes, Eukleides, Terpsion oradadır. Kitabın yazarı Platon hastadır. Sokrates için ölüm kötü
bir son değildir. Bütün hayat boyunca ölümü bilerek yaşadıktan sonra, ölüm
yaklaşınca bundan öfkelenmenin gülünç olduğunu söyler. Ayrıca “gerçek filozoflar ölmeye idmanlıdırlar ve
bütün insanlar içerisinde en az korkanlar onlardır” der. Eşinin haksız yere
ölüyorsun diye ağlamasına kızar. “Haklı olarak ölmek daha mı iyi olurdu” der.
Sokrates’in
ölümünden sonra Atinalılar bu durumun yanlışlığını kabul ettiler hatta
Meletos’u ölüme mahkûm ettiler. Davaya neden olan birçok kişi ise sürgün edildi.
Ancak yıllar sonra Aristoteles de neredeyse aynı kadere mahkûm olacaktı.
Sokrates
birçok kişi ve akımı etkilemiştir. Onun genç öğrencileri ilerde kendi
okullarını kurmuş ve birer gelenek başlatmışlardır. Tarihçiliği ile ünlü Ksenophon
onun savunmasını kalem almıştır. Platon’un aksine daha ılımlı bir dava olduğunu
söylese de ölüm cezasının çıkması bu görüşü pek desteklemez. Muhtemelen
hocasının “anısı” iyi olarak yaşatma amacıyla böyle yapmıştır.
Daha sonra
kendi akımlarını kuran Euklides ve Megara Okulu, Antisthenes ve Kinik Okulu,
Aristippos ve Kirene Okulu, Phaidon ve
Elis-Eretria Okulu ile Aiskhines, Kriton, Platon ve Ksenophon gibi isimler birbirlerinden
farklı görüşler taşısa da kökenlerin Sokrates’ten almışlardır. Ayrıca erdem
konusunda Stoacıları derinden etkilemiştir.
Bu isimlere ilerleyen bölümlerde ayrıca değineceğiz. Tüm bu isimlerin yanı sıra
hem Sokrates’i hem de kendi felsefesini anlayabilmek için Platon’a özellikle bakmak gerekir.
Yazının diğer bölümleri için tıklayınız: Felsefeye bir bakış-Giriş-
Onur Çoban
.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder