Felsefeye bir bakış
23. Bölüm Kinik Okulu“Gölge etme başka ihsan istemem”
Önceki
bölümlerde anlatıldığı gibi felsefe tarihinin en önemli isimlerinden olan Sokrates, kendisinden sonra gelen
düşünce akımlarını derinden etkilemiştir. Sokrates’in en önemli öğrencisi olan Platon ve onun da öğrencisi Aristoteles’e Büyük Sokratesçiler denir. Felsefe tarihinde görece daha az etkili
olan Megara Okulu, Elis Eretria Okulu, Kirene Okulu ve Kinik Okuluna ise Küçük Sokratesçi Okullar ismi verilir.
Küçük
Sokratesçi okullardan biri olan Kinik
Okulu’nun (Kynik Okulu, Sinik Okulu)
kurucusu Antisthenes’tir. Onun
izinden giden filozoflara Kinikler (Kynikler,
Sinikler) bu akıma da Kinizm (Sinizm)
adı verilmiştir. Bu filozofların kuşkusuz en önemli temsilcisi Sinoplu Diogenes (Diyojen)’dir.
Antisthenes, Atinalı bir baba ile Trakyalı bir
kadının çocuğu olarak İ.Ö. 444’te dünyaya gelmiştir. Onu biraz da aşağılamak
için safkan Atinalı olmadığı zaman zaman yüzüne vurulmuştur. Önceleri Sofist Gorgias’ın öğrencisi olmuştur. Diogenes
Laertius’un “Ünlü
Filozofların Yaşamları ve Görüşleri eserinde bahsettiği üzere hitabet
sanatını ondan öğrenmiştir. Özellikle “Gerçekler
ve Teşvikler” adlı eserinde bu belirgindir. Ardından Sokrates ile tanışınca, onun hayat görüşünden oldukça etkilenmiş ve
öğrencisi olmuştur. Sokrates’in trajik ölümü sonrasında kendi okulunu açmak istemiştir.
Ancak o dönemde safkan Atinalı olmayanların şehir merkezinde bir okul açma izni
verilmemekteydi. Aynı Aristoteles
gibi o da şehrin biraz dışında bir okul açmak zorundaydı. Bunun üzerine Kynosarges gymnasium’da okulunu kurmuştur. Kynosarges, “beyaz ve hızlı koşan
köpek” anlamına gelir. Kinik kelimesinin kökeni olan bu yer nedeniyle orda
felsefe yapanlara Kinik (Kynikoi) yani köpeksi adı verilir. Başlangıçta bu ismi okulun yeri nedeniyle
kullanmışlardı. Ancak zamanla Kiniklerin felsefe anlayışı ve yaşam biçimleri de
bu “köpek” lakabının üzerlerine
yerleşmesine neden oldu. Özellikle Diogenes gibi isimler bunu gururla kullandı.
Antisthenes ve
çoğu Kinik filozof, doğa felsefesi ile ilgilenmemiştir. Onlar için ahlak ve
mantık konuları daha önemli olmuştur. Diogenes
Laertius, Antisthenes hakkında şunları yazmıştır:
“…Dünyada en
büyük mutluluk nedir diye sorulunca, mutlu ölmek yanıtını vermiştir… Kötü bir
kişi tarafından övüldüğünde, “Korkuyorum kötü bir iş mi yaptım” demiştir…
“Felsefenin ne yararını gördün” diye sorulunca “Kendimle sohbet edebilmeyi
öğrendim” diye cevap verir…”
Antisthenes
günümüzde çoğu bize ulaşmamış onlarca eser yazmıştır. İyilik üzerine, Yiğitlik Üzerine, Deyiş Biçimleri Üzerine, Müzik
Üzerine, Helene ve Penelope Üzerine gibi eserleri vardır.
Kinikler için Platon’un ideaları gerçek değildir.
Bilindiği gibi Platon’da, görülen dünyanın dışında idealar dünyası olarak isimlendirilen bir dünya vardır. Asıl
gerçekliğin idealar olduğunu savunan
bir felsefe anlayışı getirmiştir. Platon tek tek cisimleri değil bir bütün, bir
tümel olan ideaları savunuyordu. Yani bir “at ideası” vardır. Çevremizde
gördüğümüz atlar bu at ideasından pay alan birer yansıma, birer gölgedir. Oysa
Antisthenes başta olmak üzere Kinikler bu kavram ve tümellerin sadece zihinsel
şeyler olduğunu, gördüğümüz cisimlerin salt gerçek olduğunu savunuyorlardı.
Antisthenes “Bir at görüyorum ama atı
görmüyorum” sözü önemlidir.onurcoban.com Diogenes ise, Platon’un idealar üzerine
konuştuğunu görünce “Ben burada sadece
masa ve üzerindeki çanağı görüyorum. Masa ve çanak ideasını görmüyorum” der.
Bunun üzerine Platon “Masa ve çanağı
görmeye gözlerin var ancak masa ve çanak ideasını bakacak zihnin yok” diye
ona kızar. Kinikler teoriden çok pratik gerçekliğe inanıyorlardı. Örneğin Diogenes,
devinim (hareket) yoktur diyen birine
yanıt olarak, kalkıp dolaşmaya başlamıştır. Kuşkusuz bu eylem Kinik
Filozofların hem düşüncesini hem de yaşam anlayışını çok iyi anlatır.
Kinikler ahlak
konusuna oldukça önem verirler. Sokrates’in ahlak anlayışı onlar için referans
noktasıdır. Sokrates gibi onlar da erdemin önemini vurgularlar. Sokrates,
hayatın amacını mutluluk olduğunu, mutlu olmak için ise erdemli olmanın şart
olduğunu söyler. En büyük erdem ise bilgili olmaktır. Sokrates’e göre
sorgulamamak, bilgisiz olmak en büyük erdemsizliktir.
Kinikler’de
hayatın amacının mutluluk olduğunu ve bunu erdemli olmakla sağlanacağını kabul
ediyorlardı. Ancak Sokrates’le bu noktada ayrıldılar. Sokrates’in erdemli
yaşamda savunduğu bir tür uyumdu. Gösteriş, zenginlik, statü, siyasi güç gibi
insanların önem verdiği çoğu şey erdemli olmak için saçmaydı. Mal ve mülke
aşırı önem vermek insanları mutlu etmez sadece kendilerini kandırırlardı. Ancak
Sokrates tamamen dünyevi zevklere de karşı değildi. Cinsellik, içki, dostlarla
sohbet gibi şeylere insan tamamen yüz çevirmemeliydi. Platon’un Şölen adlı diyaloğunda anlatıldığı gibi,
Sokrates çoğunlukla içki içmezdi. Ancak yeri geldiğinde de kendini
kaybetmeyecek şekilde içki içerdi. O bu tür şeylerin zevk verdiğinin
farkındaydı. Bunlardan tamamen uzak durmamız insan için olumsuzluklar
yaratabilirdi. Önemli olan bir uyumu sağlamak, dünyevi zevklerin hayatımızın
amacı olmasının önüne geçmekti.
Oysa Kinikler
böyle düşünmedi. Onlar zenginlik, statü gibi kavramlara tamamen karşı çıktılar.
Onlar için önemli olan özgürlük ve bağımsızlıktı. İnsanlar, toplum içinde bir
konuma gelmek için bu özgürlüklerinden feragat etmek zorundaydılar. Bu, bireyin
mutlu olmasının önündeki en büyük engellerden biriydi. Aile, toplum, din ve
devlet gibi kavramlar sadece bireyin bağımsızlığını engellemekteydi. Diogenes “Ben bir dünya vatandaşıyım” sözü ile bir
ülkeye değil tüm dünyaya ait olduğunu vurgulamıştı. Belki de bu söz onu ilk
kozmopolit düşünür yapmıştır.
Kinikler, haz
konusunda uyuma karşıydılar. Onlara göre hazlar dünyadaki en büyük kötülüktür.
Antisthenes, “hazdan delilikten daha
fazla korktuğunu” belirtmiştir. Hazlar insanın doğru düşünmesinin önüne
geçer. Onu kendi kölesi haline getirir. Birini çok sevmek veya ondan nefret
etmek yaşamımızı yönlendirir. Cinsellik gibi hazlar, doğru düşünmenin önüne
geçebilir. Zevk almak için hatalı davranışlarda bulunabiliriz. Hazlar duygular
yoluyla akıllımızın önüne geçebilir. Sokrates bunu dizginleyebileceğimizi
savunuyordu. Kinikler ise bunun mümkün olmadığını… Hazlara bu derece karşı
çıkmaları bir başka Sokratesçi Okul olan Kirene
okuluna karşı olmalarını sağladı.
Kinik okulunun
yaşam tarzı en güzel Sinoplu Diogenes
(Diyojen) ile kendini gösterir. Babası
Hikesios Sinop’ta devlet bankasının
yöneticiliğini yaptığında sahte para basar. Olay ortaya çıkınca Diogenes, kimilerine
göre Sinop’tan sürgün edilmiş, kimilerine de göre de korkup kaçmıştır. Atina’ya
gelip Antisthenes ile karşılaşınca ise hayatı değişir. Söylendiğine göre
Antisthenes’in öğrencisi olmak için çok çabalar. Antisthenes herkese yaptığı
gibi onu da kovar. En sonunda da bastonunu havaya kaldırıp onu dövmekle
korkutur. Ancak Diogenes, “Vur ama bir
şey söyleyeceğini düşündüğüm sürece beni durduracak kadar sert bir odun
bulmayacaksın” der. Antisthenes bunun üzerine onu yanına alır.onurcoban.com
Antisthenes
gibi o da, sadece bir harmani giyer, elinde bir heybe ile dolaşırdı. Giyime
kuşama önem vermez, bastonuyla sürekli şehirde dolaşır, dilencilikle para
toplardı. Geceleri de Metroon’da bulunan bir fıçıda kalıyordu. Günümüzde,
popüler kültürde de sıklıkla fıçıdaki bu evi ile resmedilmektedir. Bir gün
elleriyle su içen bir çocuk görünce heybesindeki tası atar ve eliyle su içmeye
başlar. Hatta bu olay üzerine “Küçük bir
çocuk yalın yaşamda beni geçti” diyerek hayıflanır.
Diogenes ve Büyük İskender arasında anlatılan
öyküler de ilginçtir. Günlük zevklerden tamamen kendisini soyutlamış olan bu
filozof ile o devrin tartışmasız en büyük hükümdarı Büyük İskender
birbirleriyle tamamen ters anlayışları temsil ediyorlardı. Diogenes, sokaklarda
yatıyor, parayı ve şöhreti umursamıyordu. Büyük İskender ise istediği her şeye
sahip ve o zamanlarda bilinen tüm dünyanın hükümdarı olarak güçlü bir hayat
sürüyordu. Ancak Büyük İskender’in Diogenes’e saygı duyduğu gözükür. Onunla
defalarca karşılaşmış ve bu karşılamalar hikayeleşmiştir. En bilinen hikâyede
Büyük İskender, Diogenes’i görmeye gider. O sırada ev yaptığı fıçısının önünde
güneşlenen Diogenes’e “Dile benden ne
dilersen” der. Diogenes ise gölgesini kapatan Büyük İskender’e “Gölge etme başka ihsan istemem” diye
cevap verir. Bu elbette gerçekten gölgesini kapatmasıyla birlikte, mecazen de
bir anlam taşımaktadır. Büyük İskender’in heybetli, şatafatlı yaşamı, onun
hazdan yoksun ve erdemli yaşam ışığına bir gölge gibi düşmektedir. Diogenes
hakkındaki bu söz günümüzde de popüler kültürde, şarkılarda ve edebiyatta
kendini gösterir. Bir başka hikâyede ise Büyük İskender “Eğer İskender olmasaydım, Diogenes olmak isterdim” der. Diogenes’de
“Ben de Diogenes olmasaydım, İskender
olmak isterdim” diye cevap verir. Farklı bir hikâyede İskender, ona “neden
köpek dendiğini” sorar. Diogenes ise “Bana
bir şey verene kuyruk sallıyorum, vermeyene havlıyorum, kötüleri de ısırıyorum”
der.
Diogenes, bir
gemi yolculuğu sırasında korsanlarca yakalanır ve köle olarak satılır. Ancak
bunu çok sıradan karşılar. Hatta esir pazarında satılırken ne iş yaptığı
sorulunca “ben insanları yönetirim”
der. O sırada orda olan Kseniades’e
satılmasını ister. Çünkü Kseniades’in bir efendiye ihtiyacı olduğunu belirtir!
Kseniades bu aykırı konuşan kişiyi satın alıronurcoban ve onu çocuklarının öğretmeni
yapar. Dostları onu kurtarmak istese de buna karşı çıkar. Ona göre aslanlar
bakıcıların kölesi değildir. Bakıcılar aslanların kölesidir. Bir söylentiye
göre ölümü, kendi nefesini tutması sonrası olmuştur. Yine bir efsaneye göre,
İskender’in öldüğü gün, Diogenes’de hayatını kaybetmiştir. Karga, Atina Halkı, Mektuplar, Ölüm üzerine gibi onlarca eser
yazdığı varsayılır. Kimilerine göre ise hiç bir şey yazmamıştır.
Antisthenes ve
Diogenes hazır cevap ve lafını esirgemeyen kişilerdi. Örneğin; Antisthenes;
Atinalılara eşekleri, meclis kararıyla at yapmaları önerdi. Atinalılar bunu
anlamsız bulunca, “Ama aranızda hiç bir
şeyden anlamadıkları halde, sırf oylamayla komutan olanlar var” diye cevap
verdi. Diogenes, bir gün ciddi bir konudan bahsederken kimsenin onu
dinlemediğini fark eder. Bunun üzerine kuş gibi ötmeye başlar. İnsanların bu
kuş sesini duyup yanına gelmesi üzerine, “Maskaralık
oldu mu güzelce gelirsiniz ama ciddi konular olduğunda umursamazsınız”
diyerek insanları eleştirir. Diogenes, yaşlandığında artık boş vermesi
gerektiğini söyleyenlere, “Stadyumda bir
koşucu olsam, bitiş çizgisine yaklaştığımda boş mu verecektim” diye
karşılık verir. Günümüzde Sinop’ta bulunan heykelinde olduğu gibi elinde bir
fenerle dolaşır ve “adam arıyorum”
derdi.
Özellikle
Platon, bu mütevazı yaşamı, tam tersi bir biçimde ünlü olma merakı olarak görür
ve Diogenes’i eleştirdi. “Ona acımak
istiyorsanız çekip gidin” diyerek insanlara bu durumu göstermek istedi.
Platon’a göre
Diogenes, Sokrates’in delirmiş haliydi!
Diğer Kinikler
ise kısaca şunlardı;
Diogenes’in
öğrencisi Monimus, Sirakuzalıydı.
Diogenes’in ününü duymuştu ancak o sırada bir bankerin hizmetlisi olduğundan
ondan ders alamıyordu. Deli numarası yaparak efendisinin onu bırakmasını
sağladı. Ardından da Diogenes’e kendini adadı.
Krates (Crates) Diogenes ünlü öğrencilerinden biridir. Her eve girip öğüt
vermesinden dolayı çilingir lakabıyla
tanıdır. Zengin olmasına rağmen tüm parasını dağıtmış ve Kiniklerin yaşam
biçimine ayak uydurmuştur. Söylenene göre dirençli olmak için yazın kalın,
kışında ince giyerdi. Büyük İskender yağmalanmış yurdunun onarılmasını isteyip
istemediğini sorunca “Ne gerek var, belki
başka bir İskender gelip yine yıkacak” demiştir. Krates ayrıca Stoa Felsefesinin kurucusu olan Kıbrıslı Zenon’un hocalığını da
yapmıştır.
Bir başka
Kinik Filozof ise Metrokles’tir. Kız
kardeşi Hipparkhia’da onun gibi bir
filozoftur. Her ikisi de Kinik görüşü benimser. Hipparkhia etkilendiği Krates
ile evlenmek istemiştir. Krates ise hiçbir şeyi olmadığını söyler ve böyle bir
yaşamı seçmesi durumda onunla evleneceğini belirtir. Hipparkhia bunun üzerine
Kinikler gibi giyinip yaşamaya başlar. Metrokles’in Theombrotos ve Kleomenes
adında öğrencileri olmuştur. Theombrotos’un ise İskenderiyeli Demetrios adında öğrencisi;
Kleomenes’in ise İskenderiyeli Timarkhos
ve Efesli Ekhekles adlı öğrencileri
olmuştur.
Diğer Kinik Filozofları ise şunlardır: Diogenes’in
öğrencisi Onesikritos (İskender’in
seferlerine katılmasıyla bilinir), Meşe ormanı lakaplı Menandros, Aeginalı Philiskos,
Menippos ve Kinik Menedemos (Elis Eretria Okulunundaki ile karıştırılmaması gerekir.)
Ayrıca Diogenes Laertius tarafından Kinizmin içinde gösterilmeyen ancak günümüzde Kinik Filozoflardan kabul edilen Borysthenesli Bion önemli bir isimdir. Onun hakkındaki çoğu bilgi yine bir Kinik olan Megaralı Teles sayesinde günümüze gelmiştir. Hem şair hem de yaşadığı Megalapolis kenti için bir yasa koyucu olan Cercidas (Kerkidas) ise bir başa Kinik filozoftur.
Yazının diğer bölümleri için tıklayınız: Felsefeye bir bakış-Giriş-
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder