Felsefeye bir bakış
29.Bölüm: Orta Platonculuk ve Dönemin Diğer Akımları :Yeni Pythagorasçılık, Yeni Aristotelesçilik, Yahudi-Platoncu Sentez, Galen vs)Platonculuğun izleri…
İ.Ö. 1 yüzyıl ile İ.S 3. Yüzyıl arasında Platon’un görece etkin olduğu döneme Orta Platonculuk, Orta Geç Dönem Platonculuk veya Geç Dönem Platonculuk adı verilir. Dönemin baskın felsefesi Stoacılık olmakla birlikte Akademi kaynaklı Kuşkuculuk ve Epikurosçuluk hala önemlidir. Ayrıca Roma’nın İmparatorluk çağında Ortadoğu kaynaklı dinler de etkisini göstermeye başlamıştır.
Antik çağın en önemli
akımlarından biri olan Pythagorasçılık
(Pisagorculuk) üstat olarak görülen Pythagoras’ın (Pisagor’un) düşüncelerini içeren yarı mistik yarı felsefi bir
düşünce geleneğiydi. Önceki bölümlerde belirtildiği gibi Pythagoras’ın
felsefesi başta Platon olmak üzere
kendisinden sonra gelen birçok filozofu derinden etkilemişti.
Arada geçen yüzyıllar
boyunca Platon etkisiyle bu düşünceler dolaylı olarak varlığını korusa da, Septikler, Stoacılar ve Epikurosçuların
daha ön plana geçmesiyle bir süre geri planda kalmıştır. Adeta Roma’nın resmi
felsefesi olan Stoacılığın baskı olduğu bir dönemde yaklaşık M.Ö 1. Yüzyılda
Pisagorculuk yeniden hatırlandı.
Yeni Pisagorculuk denilen bu dönem görece etkili olmasa da
kendisinden sonra gelecek olan Yeni
Platonculuğu oldukça fazla etkiledi. Plotinos’un
ileriki yüzyılda hem felsefeyi hem de dolaylı olarak Hristiyanlığı etkilediği
düşünülürse, durumun önemi daha iyi anlaşılır.
Yeni Pythagorasçılık,
genel olarak varlıkların en tepesine Tanrı’yı
koyarlar. Onlar için ikinci sırada Akıl
daha sonra da Ruh yeralır. Bu
sıralama ileride Yeni Platonculuk’da daha detaylı görülecektir.
Orta dönem Platonculukla kimi zaman iç içe geçen bu düşünce akımının ilk
temsilcisi Cicero’nun da yakın
arkadaşı olan Nigidius Figulus’tur.
Figulus, Stoacılık ile Pisagorculuğun unsurlarını bir araya getirmeye çalıştı.
Bu nedenle kendi çağında da oldukça eleştirilmişti.Onurcoban Senatör ve Praetor olarak
Roma Cumhuriyetinde önemli bir siyasi figürdü. Ancak Sezar’ın tek adam haline
gelmesi ile muhalif olan Cicero, Varro ve Figulus gözden düştü.
Tyanalı Apollonius (Apollonios)
ve Gadesli Moderatus diğer önemli
Yeni Pisagorcu düşünürlerdir. Apollonios,
İ.Ö 3. - İ.S 97 yılları arası yaşayan ve Hz.İsa ile aynı dönemde yaşaması bakımından da önemli bir isimdir. Hz. İsa ile
benzer bir yaşam ve mucizelere sahip olduğunun belirtilmesi uzun süre bu iki
kişinin aynı kişi mi olduğu sorusunu sordurmuştur. İtalya’dan Kuzey Afrika’ya, Ortadoğu’dan
Hindistan’a kadar değişik coğrafyaları gezmiş olan bu filozof, hem 4. Yüzyılda
Roma’da hem de çok uzun yıllar sonra Aydınlanma çağında Hristiyanlığa
karşı bir figür olarak kullanılmıştır. Ortaçağda ise bu söylentiler nedeniyle Kilise
tarafından adeta istenmeyen adam ilan edilmiş ve izleri silinmeye
çalışılmıştır.
Apamealı
Numenius ise Mısır ve Hint gibi doğu düşünce geleneği ile Yahudi inancının Platon felsefesi ile
bağlantısını kurmaya çabalar. Platon’u
“Yunanca konuşan bir Musa” olarak
tarif eden bu düşünür, Eski Ahit veya
Tevrat’ın Platon’un görüşlerine
uyumlu olduğunu söyleyerek ileriki yıllarda hem Hristiyan Felsefesinin hem de İslam
Felsefesinin yapacağı Antik Yunan düşünce geleneği ile uyum sağlamanın ilk
izlerini gösterir. Aynı şekilde Orta Platoncu dönemin önemli düşünürü Yahudi Phio da buna örnektir.
Numenius, en üste En yüksek Tanrı var olduğunu kabul eder.
Ancak onun altında da ikinci bir Tanrı olduğunu bunu adeta Platon’un yaratıcı
Tanrısı Demiurgos ’un olduğunu
belirtir. Bu görüş ilerleyen yüzyıllarda kendisine farklı akımlarda taraftar
bulacaktır.
Görüldüğü gibi
Stoacılığın baskın olduğu bir çağda Hristiyanlığın da yavaş yavaş yükselişe
geçmesiyle düşünce akımlarında değişiklikler olmaktadır. Yeni Aristotelesçilik olarak da isimlendirilen ve Aristoteles’in izinden giden geç dönem
bazı filozoflar da vardır. Aristoteles’in tüm eserlerini ilk kez belli bir
sıraya sokan ve günümüze ulaşmasına yardım eden Rodoslu Andronikos ve önemli Aristoteles yorumcusu olan Afrodisiaslı İskender (Aleksandros /
İskender Afrodisi) Lise’nin görüşlerini savunmaya devam ederler. Ancak Afrodisiaslı
İskender özellikle Tanrı hakkındaki görüşleriyle Aristoteles’ten ayrılarak Yeni
Platoncu Plotinos’a yön verir. Afrodisiaslı İskender’in hocası olan Messeneli Aristocles de bu dönemin
isimlerinden biridir.
Dönemin önemli
düşünürlerinin birçoğu ise Platoncu
olarak kendilerini ifade ederler. Ancak daha önceki bölümlerde belirtildiği
gibi Platon’un kurduğu Akademi onun
görüşlerini savunsa da dönem dönem farklı akımların etkisine de girmiştir.
Bunların en önemlileri Kuşkuculuktur.
Septisizm olarak ifade de edilen bu
dönemde Akademi adeta Şüphecilerin merkezi haline gelmiştir.
Ancak ilerleyen
yüzyıllarda Askalon’lu Antiokhos o dönemde baskın olan
Stoacılığın da etkisiyle Akademiyi yeniden kuşkuculuktan uzaklaştırmıştır. Bu
duruma Cicero ve yine bir akademi
üyesi olan Ainesidemos şiddetle karşı çıkar.
Ainesidemos için bu yeni düşünce “Stoacılıkla dövüşen bir Stoacılıktır” Bu karşı çıkışı nedeniyle
Ainesidemos okuldan ayrılmış ve İskenderiye’ye giderek Son Dönem Septikliğini
kurmuştur.
Bu
dönemden sonraki Platonculara Orta Dönem,
Orta Geç Dönem veya Geç Dönem Platonculuk adı verilir. Dönemin baskın anlayışı
hala Stoacılık olsa da Yeni Platonculuğun habercisi olan bu dönem önemlidir.
Ancak nedense Felsefe Tarihlerinde bu 1-2 yüzyıllık zaman dilimi atlanır.
Dönemin
en önemli ismi Yahudi Philon (Filon,
Philo) ’dur. İskenderiyeli Philon olarak da bilinen bu düşünür İ.Ö. 25- İ.S
45 yılları arasında yaşamıştır. Numenius
gibi o da Yahudi inancı ile Platon’un görüşlerini uzlaştırmaya çalışmıştır.
Philon için din (Yahudilik) felsefeden daha üstündür ancak Yunan temelli
felsefe de benzer şeyler söylemesiyle önemlidir. Her ikisinin de benzer olması
ikisinde aynı kaynağa yani Yahudi Tanrısına dayanmasının bir sonucudur. Hz. Musa’nın vahiy yoluyla edindiği
bilgilere Platon akıl yoluyla
ulaşmıştır. Ancak bu akıl da Tanrının bir yaratımıdır. Bu nedenle benzerlik
vardır. Bu görüş Din ve Felsefeyi uzlaştırma açısından önemlidir. Bu uzlaştırma
çabası ilerleyen yüzyıllarda hem HristiyanFelsefesi (Aziz Augustinus) hem
de İslam Felsefesi (İbni Sina, Farabi) de de taraftar
bulacaktır.
Philon için, Platon’un dediği gibi, fiziki evren
ideaların, Tanrısal aklın bir kopyasıdır. Ona göre Tanrı evreni yaratmıştır ve
bu yaratım sırasında tüm madde kullanıldığından evren tektir.
Ancak
Tanrı veya onun yarattığı Tanrısal akıl
madde ile ilişkili olmamalıdır. Eğer olursa onun mükemmelliği zarar görür. Bu
durumu şöyle açıklar. Tanrı ve Tanrısal akıl, fiziki madde dünyası ile aracı
kullanarak ilişkiye girer. Yahudilerin melek, Yunanlıların daimonları gibi bu
aracılar ile yaratım süreci işler. Ancak bu aracıların varlığı evrende kötülüğün
de olmasına neden olmuştur. Bu görüş kısmen Platon’un Timaios’unda ve Tevrat’ta
bulunur.
İs.
50-120 yılları arasında yaşayan Plutarkhos
(Plutarhos) özellikle “Paralel
Hayatlar” adlı kitabı ile bilinir. Bu kitabı günümüze eksik olarak
ulaşmıştır. Bu kitapta Yunan ve Roma’nın önemli kişilerinin hayatını paralel
bir şekilde inceler. Plutarkhos bütün dinlerin aslında aynı olduğunu,onurcoban.com aynı
Tanrıya inanıldığını belirtir. Gerek Yunan, Gerek Mısır gerekse Yahudilik
aslında benzerlikler gösterir. Sonraki yüzyıllarda Din eleştirisi için
kullanılan bu düşünceyi, Dini ve felsefenin uyumunu savunmak için kullanır.
Ona
göre Tanrı her şeyin en üstünde yer alır. Dünyadaki kötülüklerin kaynağı olarak
Tanrıyı görmek Tanrı kavramına aykırıdır. Ona göre bu kötülüklerin nedeni yine
aracı varlıklardır. Ayrıca kötülük kaynağı olan iyiliğin zıttı bir evren ruhunun
var olduğunu söyler.
İ.S.
2. Yüzyılda yaşayan Albinus, en
üstte bulunan Tanrı’nın evreni doğrudan yaratmadığını belirtir. Ona göre evren,
Tanrı’nın “kendi düşüncesini düşünmesi” sırasında var olmuştur. Aristoteles ve Platon’un Tanrı anlayışının bir sentezi olan bu düşünceye göre,
Aristoteles’in “kendisinden başka şeyi düşünmeyen” Tanrısı ve Platon’un idealarının birleşimi ile evren
yaratılmıştır.
Apuleius, Herodes Atticus, Aulus Gellius ve Surlu Maximus diğer geç dönem Platoncu filozoflardır. Ayrıca daha sonraki zamanda Yeni Platonculuğu kuran Plotinos’un hocası Ammonius Saccas’da hem Platoncu hem de Yeni Platonculuk içinde değerlendirilebilir.www.onurcoban.com Onun bir başka öğrencisi Pagan Origen (Diğer ünlü Origen ile karıştırılmaması gerekir) ve Cassius Longinus diğer Platoncu isimlerdir.
Bu
dönemde önemli düşünürlerin bir kısmı ise aynı zamanda Tıp uzmanı olan hekimlerdir. Birçok Hekim aynı zamanda felsefe ile uğraşmış bu bakımdan İbni Sina gibi İslam Tıp ve Filozof
uzmanlarını etkilemişlerdir. Bunların en önemlisi olan Galen (Galenos) İslam Dünyasında Calinus ismiyle bilinir. Bergamalı olan Galen, gladyatörlerden
imparatorlara kadar geniş bir hasta grubuna bakmıştır. Tıp alanında ahlat-ı erbaa olarak bilinen
hastalıkların vücuttaki dört sıvı (kan, balgam, safra, kara safra) kökenli
olduğu teorisini geliştirmiştir. Hristiyan olmasa da görüşleri Kilise ile
uyumlu olması nedeniyle Kilise tarafından ileriki yüzyıllarda savunulan bir
isim olmuştur. Galen tek tanrı inancına uzak olmamakla birlikte daha çok
Platon’un mimar Tanrısını savunmuştur. Ancak Ahlak alanında hem Hristiyan hem
de sonraki yüzyıllarda İslam Filozofları içersin de destek bulmuştur. Özellikle
hekim de olan İslam Filozofları Galen’e büyük önem vermiştir.
Görüldüğü
gibi bu dönemde birçok felsefi düşünce bir arada var olmuştur. Ancak
Hristiyanlığın güç kazanmasından önce Yeni Platonculuk felsefe tarihinde öne
çıkmıştır.
. Felsefe tarihinin diğer bölümleri için;
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder