Orta Platonculuk ve Dönemin Diğer Akımları

    Felsefeye bir bakış

29.Bölüm: Orta Platonculuk ve Dönemin Diğer Akımları :Yeni Pythagorasçılık, Yeni Aristotelesçilik, Yahudi-Platoncu Sentez, Galen vs) 

Yazan: Onur Çoban
www.onurcoban.com

Platonculuğun izleri…

İ.Ö. 1 yüzyıl ile İ.S 3. Yüzyıl arasında Platon’un görece etkin olduğu döneme Orta Platonculuk, Orta Geç Dönem Platonculuk veya Geç Dönem Platonculuk adı verilir. Dönemin baskın felsefesi Stoacılık olmakla birlikte Akademi kaynaklı Kuşkuculuk ve Epikurosçuluk hala önemlidir. Ayrıca Roma’nın İmparatorluk çağında Ortadoğu kaynaklı dinler de etkisini göstermeye başlamıştır.

 O dönemde kadim bir din olan Yahudilik, Platoncu bazı filozoflar ile felsefe ve dinde adeta bir sentez kurulmasına neden olmuştur. Ayrıca yeni ortaya çıkan Hristiyanlık da yavaş yavaş din ve düşünce alanında yayılmaya başlamıştır.

 Aynı dönemde Aristotelesçi filozoflar, izinden gittikleri Aristoteles’in eserlerini yorumlamaya devam edecekler ancak etkileri daha az olacaktır. Pisagor’un izinden giden Yeni Pythagorasçılar ise adeta Yeni Platonculuğun habercisi olacaklardır. Bu farklı akımların bir arada olduğu dönemde Galen gibi Romalı hekim filozoflar, Kiliseden oldukça farklı düşünceleri ile Gnostikler, Kuşkuculuktan uzaklaşarak yeniden dogmatik felsefeye dönen Platoncular etkin olacaklardır. Ayrıca Yahudilik kökenli düşünce geleneği de filozoflar arasında kendisine yer bulmaya başlayacaktır.

 

Antik çağın en önemli akımlarından biri olan Pythagorasçılık (Pisagorculuk) üstat olarak görülen Pythagoras’ın (Pisagor’un) düşüncelerini içeren yarı mistik yarı felsefi bir düşünce geleneğiydi. Önceki bölümlerde belirtildiği gibi Pythagoras’ın felsefesi başta Platon olmak üzere kendisinden sonra gelen birçok filozofu derinden etkilemişti.

 


Arada geçen yüzyıllar boyunca Platon etkisiyle bu düşünceler dolaylı olarak varlığını korusa da, Septikler, Stoacılar ve Epikurosçuların daha ön plana geçmesiyle bir süre geri planda kalmıştır. Adeta Roma’nın resmi felsefesi olan Stoacılığın baskı olduğu bir dönemde yaklaşık M.Ö 1. Yüzyılda Pisagorculuk yeniden hatırlandı.

 

Yeni Pisagorculuk denilen bu dönem görece etkili olmasa da kendisinden sonra gelecek olan Yeni Platonculuğu oldukça fazla etkiledi. Plotinos’un ileriki yüzyılda hem felsefeyi hem de dolaylı olarak Hristiyanlığı etkilediği düşünülürse, durumun önemi daha iyi anlaşılır.

 

Yeni Pythagorasçılık, genel olarak varlıkların en tepesine Tanrı’yı koyarlar. Onlar için ikinci sırada Akıl daha sonra da Ruh yeralır. Bu sıralama ileride Yeni Platonculuk’da daha detaylı görülecektir.

 

Orta dönem Platonculukla kimi zaman iç içe geçen bu düşünce akımının ilk temsilcisi Cicero’nun da yakın arkadaşı olan Nigidius Figulus’tur. Figulus, Stoacılık ile Pisagorculuğun unsurlarını bir araya getirmeye çalıştı. Bu nedenle kendi çağında da oldukça eleştirilmişti.Onurcoban Senatör ve Praetor olarak Roma Cumhuriyetinde önemli bir siyasi figürdü. Ancak Sezar’ın tek adam haline gelmesi ile muhalif olan Cicero, Varro ve Figulus gözden düştü.

 

Tyanalı Apollonius (Apollonios) ve Gadesli Moderatus diğer önemli Yeni Pisagorcu düşünürlerdir. Apollonios, İ.Ö 3. - İ.S 97 yılları arası yaşayan ve Hz.İsa ile aynı dönemde yaşaması bakımından da önemli bir isimdir. Hz. İsa ile benzer bir yaşam ve mucizelere sahip olduğunun belirtilmesi uzun süre bu iki kişinin aynı kişi mi olduğu sorusunu sordurmuştur. İtalya’dan Kuzey Afrika’ya, Ortadoğu’dan Hindistan’a kadar değişik coğrafyaları gezmiş olan bu filozof, hem 4. Yüzyılda Roma’da hem de çok uzun yıllar sonra Aydınlanma çağında Hristiyanlığa karşı bir figür olarak kullanılmıştır. Ortaçağda ise bu söylentiler nedeniyle Kilise tarafından adeta istenmeyen adam ilan edilmiş ve izleri silinmeye çalışılmıştır.

 

 Apamealı Numenius ise Mısır ve Hint gibi doğu düşünce geleneği ile Yahudi inancının Platon felsefesi ile bağlantısını kurmaya çabalar. Platon’u “Yunanca konuşan bir Musa” olarak tarif eden bu düşünür, Eski Ahit veya Tevrat’ın Platon’un görüşlerine uyumlu olduğunu söyleyerek ileriki yıllarda hem Hristiyan Felsefesinin hem de İslam Felsefesinin yapacağı Antik Yunan düşünce geleneği ile uyum sağlamanın ilk izlerini gösterir. Aynı şekilde Orta Platoncu dönemin önemli düşünürü Yahudi Phio da buna örnektir.

 

Numenius, en üste En yüksek Tanrı var olduğunu kabul eder. Ancak onun altında da ikinci bir Tanrı olduğunu bunu adeta Platon’un yaratıcı Tanrısı Demiurgos ’un olduğunu belirtir. Bu görüş ilerleyen yüzyıllarda kendisine farklı akımlarda taraftar bulacaktır.

 


Görüldüğü gibi Stoacılığın baskın olduğu bir çağda Hristiyanlığın da yavaş yavaş yükselişe geçmesiyle düşünce akımlarında değişiklikler olmaktadır. Yeni Aristotelesçilik olarak da isimlendirilen ve Aristoteles’in izinden giden geç dönem bazı filozoflar da vardır. Aristoteles’in tüm eserlerini ilk kez belli bir sıraya sokan ve günümüze ulaşmasına yardım eden Rodoslu Andronikos ve önemli Aristoteles yorumcusu olan Afrodisiaslı İskender (Aleksandros / İskender Afrodisi) Lise’nin görüşlerini savunmaya devam ederler. Ancak Afrodisiaslı İskender özellikle Tanrı hakkındaki görüşleriyle Aristoteles’ten ayrılarak Yeni Platoncu Plotinos’a yön verir. Afrodisiaslı İskender’in hocası olan Messeneli Aristocles de bu dönemin isimlerinden biridir.www.onurcoban.com

 

Dönemin önemli düşünürlerinin birçoğu ise Platoncu olarak kendilerini ifade ederler. Ancak daha önceki bölümlerde belirtildiği gibi Platon’un kurduğu Akademi onun görüşlerini savunsa da dönem dönem farklı akımların etkisine de girmiştir. Bunların en önemlileri Kuşkuculuktur. Septisizm olarak ifade de edilen bu dönemde Akademi adeta Şüphecilerin merkezi haline gelmiştir.

 

Ancak ilerleyen yüzyıllarda Askalonlu Antiokhos o dönemde baskın olan Stoacılığın da etkisiyle Akademiyi yeniden kuşkuculuktan uzaklaştırmıştır. Bu duruma Cicero ve yine bir akademi üyesi olan Ainesidemos şiddetle karşı çıkar. Ainesidemos için bu yeni düşünce Stoacılıkla dövüşen bir Stoacılıktır” Bu karşı çıkışı nedeniyle Ainesidemos okuldan ayrılmış ve İskenderiyeye giderek Son Dönem Septikliğini kurmuştur.

 

Bu dönemden sonraki Platonculara Orta Dönem, Orta Geç Dönem veya Geç Dönem Platonculuk adı verilir. Dönemin baskın anlayışı hala Stoacılık olsa da Yeni Platonculuğun habercisi olan bu dönem önemlidir. Ancak nedense Felsefe Tarihlerinde bu 1-2 yüzyıllık zaman dilimi atlanır.

 


Dönemin en önemli ismi Yahudi Philon (Filon, Philo) ’dur. İskenderiyeli Philon olarak da bilinen bu düşünür İ.Ö. 25- İ.S 45 yılları arasında yaşamıştır. Numenius gibi o da Yahudi inancı ile Platon’un görüşlerini uzlaştırmaya çalışmıştır. Philon için din (Yahudilik) felsefeden daha üstündür ancak Yunan temelli felsefe de benzer şeyler söylemesiyle önemlidir. Her ikisinin de benzer olması ikisinde aynı kaynağa yani Yahudi Tanrısına dayanmasının bir sonucudur. Hz. Musa’nın vahiy yoluyla edindiği bilgilere Platon akıl yoluyla ulaşmıştır. Ancak bu akıl da Tanrının bir yaratımıdır. Bu nedenle benzerlik vardır. Bu görüş Din ve Felsefeyi uzlaştırma açısından önemlidir. Bu uzlaştırma çabası ilerleyen yüzyıllarda hem HristiyanFelsefesi (Aziz Augustinus) hem de İslam Felsefesi (İbni Sina, Farabi) de de taraftar bulacaktır.

 

Philon için, Platon’un dediği gibi, fiziki evren ideaların, Tanrısal aklın bir kopyasıdır. Ona göre Tanrı evreni yaratmıştır ve bu yaratım sırasında tüm madde kullanıldığından evren tektir.

 

Ancak Tanrı veya onun yarattığı Tanrısal akıl madde ile ilişkili olmamalıdır. Eğer olursa onun mükemmelliği zarar görür. Bu durumu şöyle açıklar. Tanrı ve Tanrısal akıl, fiziki madde dünyası ile aracı kullanarak ilişkiye girer. Yahudilerin melek, Yunanlıların daimonları gibi bu aracılar ile yaratım süreci işler. Ancak bu aracıların varlığı evrende kötülüğün de olmasına neden olmuştur. Bu görüş kısmen Platon’un Timaios’unda ve Tevrat’ta bulunur.www.onurcoban.com

 

İs. 50-120 yılları arasında yaşayan Plutarkhos (Plutarhos) özellikle “Paralel Hayatlar” adlı kitabı ile bilinir. Bu kitabı günümüze eksik olarak ulaşmıştır. Bu kitapta Yunan ve Roma’nın önemli kişilerinin hayatını paralel bir şekilde inceler. Plutarkhos bütün dinlerin aslında aynı olduğunu,onurcoban.com aynı Tanrıya inanıldığını belirtir. Gerek Yunan, Gerek Mısır gerekse Yahudilik aslında benzerlikler gösterir. Sonraki yüzyıllarda Din eleştirisi için kullanılan bu düşünceyi, Dini ve felsefenin uyumunu savunmak için kullanır.

 

Ona göre Tanrı her şeyin en üstünde yer alır. Dünyadaki kötülüklerin kaynağı olarak Tanrıyı görmek Tanrı kavramına aykırıdır. Ona göre bu kötülüklerin nedeni yine aracı varlıklardır. Ayrıca kötülük kaynağı olan iyiliğin zıttı bir evren ruhunun var olduğunu söyler.

 

İ.S. 2. Yüzyılda yaşayan Albinus, en üstte bulunan Tanrı’nın evreni doğrudan yaratmadığını belirtir. Ona göre evren, Tanrı’nın “kendi düşüncesini düşünmesi” sırasında var olmuştur. Aristoteles ve Platon’un Tanrı anlayışının bir sentezi olan bu düşünceye göre, Aristoteles’in “kendisinden başka şeyi düşünmeyen” Tanrısı ve Platon’un idealarının birleşimi ile evren yaratılmıştır.

 

Apuleius, Herodes Atticus, Aulus Gellius ve Surlu Maximus diğer geç dönem Platoncu filozoflardır. Ayrıca daha sonraki zamanda Yeni Platonculuğu kuran Plotinos’un hocası Ammonius Saccas’da hem Platoncu hem de Yeni Platonculuk içinde değerlendirilebilir.www.onurcoban.com Onun bir başka öğrencisi Pagan Origen (Diğer ünlü Origen ile karıştırılmaması gerekir) ve Cassius Longinus diğer Platoncu isimlerdir.

 


Bu dönemde önemli düşünürlerin bir kısmı ise aynı zamanda Tıp uzmanı olan hekimlerdir. Birçok Hekim aynı zamanda felsefe ile uğraşmış bu bakımdan İbni Sina gibi İslam Tıp ve Filozof uzmanlarını etkilemişlerdir. Bunların en önemlisi olan Galen (Galenos) İslam Dünyasında Calinus ismiyle bilinir. Bergamalı olan Galen, gladyatörlerden imparatorlara kadar geniş bir hasta grubuna bakmıştır. Tıp alanında ahlat-ı erbaa olarak bilinen hastalıkların vücuttaki dört sıvı (kan, balgam, safra, kara safra) kökenli olduğu teorisini geliştirmiştir. Hristiyan olmasa da görüşleri Kilise ile uyumlu olması nedeniyle Kilise tarafından ileriki yüzyıllarda savunulan bir isim olmuştur. Galen tek tanrı inancına uzak olmamakla birlikte daha çok Platon’un mimar Tanrısını savunmuştur. Ancak Ahlak alanında hem Hristiyan hem de sonraki yüzyıllarda İslam Filozofları içersin de destek bulmuştur. Özellikle hekim de olan İslam Filozofları Galen’e büyük önem vermiştir.

 

Görüldüğü gibi bu dönemde birçok felsefi düşünce bir arada var olmuştur. Ancak Hristiyanlığın güç kazanmasından önce Yeni Platonculuk felsefe tarihinde öne çıkmıştır.



 Yazının diğer bölümleri için tıklayınızFelsefeye bir bakış-Giriş-


Onur Çoban


. Felsefe tarihinin diğer bölümleri için;

Felsefeye bir bakış-Giriş-

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...