Felsefeye bir bakış
39.Bölüm: Johannes Scottus EriugenaPatristik ve
Skolastik Felsefe Arasında Bir Köprü
Ortaçağın en önemli felsefe geleneklerinden olan Hristiyan Felsefesi önceki bölümlerde anlatıldığı gibi iki bölümden
oluşur. İlki daha alaylı diyebileceğimiz din adamı filozofların özellikle kilise babalarının oluşturduğu Patristik Felsefe, diğeri de artık
kurumsal bir okul/kilise eğitiminden geçen din adamı filozofların oluşturduğu Skolastik Felsefe. Skolastik felsefenin
hemen başında yer alan Johannes Scottus Eriugena’da önemli din adamı ve filozoflardan
biridir.
Johannes Scottus Eriugena, Johannes
Scottus Erigena, John Scotus Eriugena, Ioannes Scotus Eriugena gibi farklı
isimlerle de anılır. Buradaki farklar daha çok kelimenin o dildeki yazımı ile
ilgilidir. Ancak başka bir ilginç nokta Scottus
kelimesi günümüzde İskoçyalı anlamına gelse de Johannes Scottus Eriugena’nın
yaşadığı dönemde İrlandalı anlamına gelmekteydi. Filozofun İrlandalı olduğunu
belirtmek için günümüzde Erigena veya
Eriugena yani İrlandalı kelimesi de
kullanılır. Ancak bu durumda aslında İrlandalı İrlanda’dan John gibi bir anlam
karmaşası da doğar. Kendisinde yüzyıllar sonra yaşayan Skolastik filozof John Duns Scotus ise İskoçyalıydı. Bu
açıdan kelimenin kullanımı değişmişti.
Johannes Scottus Eriugena, 800’lü yıllarda yaşamıştır. Bu açıdan Patristik ve Skolastik felsefe arasında adeta bir köprü vazifesi görür. Yaşadığı dönem aslında Batı dünyasının karanlık çağ denilen dönemidir. Bu dönemde Hristiyanlık ve kilise artık tek otorite konumundadır. Başta en büyük Hristiyan filozoflarından Augustinus’un düşünceleri olmak üzere artık kilisenin görüşleri tabu haline gelmiş, bilim ve felsefe adeta duraklama dönemine girmiştir. Papalığın artık imparatorlara taç giydirdiği bir düzende antik felsefe adeta unutulmuştur. Bu dönemde Platon’un ve Yeni Platonculuğun etkisi Hristiyan düşüncesiyle iç içe girmiştir. Boethius’un çabalarıyla Aristoteles’in mantık eserleri bilinmekte ama felsefesi bilinmemektedir. Doğuda ise İslam Felsefesi en görkemli zamanını yaşamaya başlamış Erigena’nın yaşadığı dönemde Kindi gibi ilk İslam filozofları eserlerini vermeye başlamıştır.www.onurcoban.com Kültür ve bilim anlamında Ortadoğu’da yaşanan bu gelişmenin aksine Avrupa’da tam bir kaos hakimdir. Henüz bu iki bloke arasında bir etkileşim yaşanmamıştır. Ancak yakın bir zamanda başta haçlı seferleriyle bir etkileşim başlayacak Aristoteles’in eserleri Arapçadan Latinceye tercüme edilecek ve Anselmus, Abelardus, Albertus Magnus, Thomas Aquinas, Ockhamlı William gibi skolastikler Batıda etkin olacaktır.
Johannes Scottus Eriugena, bu açıdan ilginç bir filozoftur. Batı Felsefesi Tarihini yazan ünlü 20.
Yüzyıl filozofu Bertrand Russell’in
dediği gibi Erigena, 500’de veya 1400’lerde yaşasaydı bu kadar ilginç
olmayabilirdi. Karanlık bir dönemde yüzyıllar boyunca kallavi bir filozof
sadece kendisi olacaktır.
Bunun en önemli nedeni, filozofun İrlanda adasında yaşamasıdır. Barbar
istilası ile Avrupa kimlik haritası tamamen değişmiş ve günümüz Avrupalıları
oluşmuştu. Bu göç dalgası sırasında yağmalar yaşanmış ve kültürel geçmiş
silinmiştir. Bu kaostan neredeyse tüm Avrupa etkilenmiştir. Britanya adaları da
günümüz İngiliz halkını oluşturan kavimlerin saldırısına uğramış ve İngiltere
de kısmen bu yağmadan etkilenmiştir. İrlanda ise en uç ada olması dolayısıyla
bundan en az etkilenen ülkedir. Birçok eğitimli kişi bu dönemde İrlanda’ya
kaçmış, ülke 700-800-900’lü yıllarda kültürel anlamda en etkin dönemini
geçirmiştir. Özellikle 5. Yüzyılda Aziz
Patrik’in çabaları ile ada uzun süredir zaten Hristiyan’dır.
Böyle bir ülkede doğan Erigena, ilerleyen yaşamında Paris’e gitmiş ve
Kralın koruyuculuğunda özellikle akla verdiği önemle dikkat çekmiştir. Ancak
görüşleri nedeniyle toplanan konsillerce mahkum edilmiştir. Ancak
koruyuculuğunu yaptığı Fransa kralı sayesinde ceza almaktan kurtulabilmiştir.
Erigena, iyi derecede Yunanca bilgisine sahiptir. Birçok felsefe eserlerini
Latinceye çevirmiştir. Özellikle SahteDionisos un eserlerini çevirdi. Bu çevirilerde kendi iznini almadığı için
kıza Papa, yine de onun bu akademik Yunanca bilgisini şaşırmıştı. Sahte Dionisos’un Yeni Platonculuk hakkındaki olumlu görüşlerinden etkilendi. Hristiyanlık
ile Yeni Platonculuk arasında bir uyum olabileceğini düşünüyordu.
Erigena’ya göre hem akıl hem de vahiy bilginin en önemli iki
kaynağıdır. Tanrı tarafından verilen sözler ne kadar önemliyse akılla ulaşılan
bilgi de o kadar hatta belki daha da önemlidir. Felsefe ve düşünceye bu kadar
önem vermesi Kiliseyi hep kızdırsa da o her zaman inançlı bir olarak kendisini
görmüştür.
Erigena, doğayı 4 sınıfa böler. Bunlar 1-Yaratan ve Yaratılmayan 2-
Yaratan ve Yaratılan 3- Yaratılan ve Yaratmayan 4- Ne yaratan ne Yaratılan
İlki doğal olarak Tanrıydı. Ona göre Tanrı her şeyin başı, ortası ve
sondur. Her yaratılan ondan çıkar ama bir şekilde sonunda ona geri döner. Bu
açıdan Panteizme yaklaşan bir düşüncesi
olması bakımdan ilginçtir. Tanrı her türlü kavramın üzerindedir.onurcoban Bu nedenle
onun ne olduğunu bilemeyiz hatta Tanrı bile bilemez. Çünkü biz şeyleri;
büyüklük, ağırlık konum gibi kavramlarla bilebiliriz. Tanrı ise bunlarla
sınıflandırılamaz. Bu açıdan aşkındır ve bilinemez. Onun sadece ne olmadığını
bilebiliriz. Aynı İskenderiyeli Klement
gibi Pozitif teoloji yerine negatif teoloji yapar. Ona iyi veya
güzel diyemeyiz. Çünkü o diğer iyilerle aynı değildir. Ona daha çok anlamına gelen bir iyilik vermeliyiz. Bu ona göre süper iyi veya mutlak iyi şeklinde bir ifade olabilir.
Tanrı hem vardır hem de var olmayandır. Tanrı vardır çünkü gerçektir
ancak o varlıklar dünyasının ötesindedir. Yani vardır denilebilir ama var
olan denilemez. Çünkü diğer var olanların, varlık alanının içinde
değerlendirilemez. Bu anlamda var olmayandır. Kısacası o yokluk değil varlığın
ötesinde olandır. Bu düşünce her ne kadar Tanrıyı yüceltse de belki de yanlış
anlaşılarak tepki çekmiştir.
2. kavram yani hem yaratan hem de yaratılanlar bir nevi tümellerdir. Bunda Platon’un ideaları ile
özdeşleşir. Her tikel kavram, bu idealardan yaratılmıştır. Bu idealar da bizzat
Tanrı tarafında ilk örnek olarak yaratılmıştır. Erigena ‘ya göre başlangıçta
Tanrı’da bilinçli değildi. Bilincini kazanması yani düşünmeye başlaması ile ilk
örnekleri yani ideaları düşündü. Tanrı zihninde olan bu idealar varlıktır. Ve
geri klan tüm varlıkların stereotipidir.
Tanrının sözü yani Logos’u
ile ilerleyen bu süreçle 3.sınıftakiler ortaya çıkar. İnsan başta olmak üzere
tüm canlı cansız varlıklar bu idealardan pay alır. Bu açıdan bir panteizm de
oluşur. Her şey Tanrıdan gelir ve ondan bir pay alır.
4. Kavramı en ilginç olanıdır. Aynı birincisi gibi o da Tanrıdır. Her
şeyin yine Tanrıya dönmesinin bir sonucudur. Tüm maddi varlıklar sonunda Yeni
Platoncu sudur sürecini tersine
yaşayarak Tanrıya geri döneceklerdir. Bu çembere benzeyen yapı bir son değil
yeni bir başlangıçtır.
İskenderiye okulun önemli ilk dönem Hristiyan filozoflarından Origenes gibi Eriugena’da her varlığın
Tanrı yardımıyla kurutulacağını söyler. Origenes gibi şeytanın bile bir gün
Tanrının merhametinden faydalanacağını belirtmesi tepki çeken düşüncelerinden
biri olmuştur.
Erigena, yüzyıllar boyunca herektik olarak suçlanmıştır Hatta 1200’lerde, eserleri toplanarak yakılma kararı bizzat Papa tarafından verilmiştir. Nasıl öldüğü hakkında bilgi olmamakla birlikte kilise adamlarınca öldürüldüğü söylentisi de vardır. Kendisinde yüzyıllar sonra gelen Bruno ve Spinoza gibi isimleri etkilemiştir.
Yazının diğer bölümleri için tıklayınız: Felsefeye bir bakış-Giriş-
. Felsefe tarihinin diğer bölümleri için;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder