Felsefeye bir bakış
37.Bölüm: Boethius İlkçağ Felsefesinin
Sonu
Aslen Hristiyan olan ancak yapmış olduğu felsefede Yeni Platoncu izler taşıyan Boethius, felsefe tarihinde bir dönüm noktası olarak görülür. Çoğu kişiye göre o ilkçağ filozoflarının sonuncusudur.
Boethius, oldukça karmaşık bir çağda yaşamıştır. Barbar akınları sonrası önce ikiye bölünen Roma İmparatorluğunun batısı 476’da yıkılmıştı. Bu dönemde İtalya’yı yöneten Ostrogot kralı Theodoric, Boethius’u yüksek makamlara kadar çıkarmıştı. Ancak ardından talihsizlikler peş peşe geldi. Yakın bir arkadaşının krala suikast suçlamasıyla tutuklanmasına karşı çıktı. Aslında iyi niyetle arkadaşını savunarak, suçlu olsaydı hem ben hem de senato suçlu olurdu, bu da imkansızdır savunmasını yaptı. Ancak kral bunu tamamen yanlış anlayarak asıl suçlunun Boethius olduğuna hükmetti. Senato da kendisini korumadı ve doğru düzgün bir savunma yapamadan tutuklandı. Sonunda işkence ile idam edildi. Onun ölümünden kısa bir süre sonra Doğu Roma’da Platon ve Aristoteles’in okulları kapatılmış adeta bir çağ sona ermiştir.
Boethius, idamı öncesi hapishanede yazmış olduğu Felsefenin Tesellisi isimli eseriyle bilinir. Hem düz hem de şiirsel bir yazıma sahip olan bu eser Latince felsefe eserleri içerisinde en önemlilerinden biridir. Kitapta felsefe Boethius’u bir kadın olarak gözükür. Onunla yaptığı sohbetle hem kendisini savunur hem de düşüncesini kaleme almış olur.
Boethius, hem Platon hem de Aristoteles’in eserlerini Latinceye çevirmek istemiş, ardından da ikisi arasındaki uyumu anlatmak istemiştir. Ancak bunu tamamlayamamıştır. Çevirdiği Aristoteles’inonur Mantık kitaplarının toplamı olan Organon ortaçağda batıda neredeyse bilinen tek Aristoteles eseri olacaktır. Bu kitaplar içinde bulunan Kategoriler, Topikler, Birinci ve ikinci Analitikler mantık alanında yüzlerce yıl otorite kabul edilecektir. Ayrıca Aristo Mantığına giriş kitabı olan ve İslam Felsefesinde de sıklıkla kullanılan Porfirios’un yazmış olduğu İsaguci de Boethius tarafından Latinceye çevrilmiştir. Latince felsefe terimlerinin oluşumunda Cicero kadar önemli bir isimdir.
Boethius, her ne kadar Hristiyan olsa da onun Yeni Platoncu, Yeni Pythagorasçı ve Platoncu bir felsefe yaptığı gözükmektedir. Özellikle Felsefenin Tesellisi bu açıdan ele alınır. İleride Aziz Anselmus da gözüken ontolojik tanrı kanıtına benzer bir tanrı anlayışı vardır. Ona göre iyi ve mükemmel kavramının en kusursuz hali doğada bulunmaz. Ancak böyle bir kavram olduğuna göre en iyi ve en mükemmel var olmalıdır. Bu da doğal olarak Tanrıdır. Eğer bu kavramlar Tanrı değilse o zaman Tanrıdan daha iyi ve daha mükemmel olan var demektir. Bu da Tanrı kavramına göre paradokstur. Bu açıdan Tanrı vardır ve en iyi, en mükemmeldir.
Felsefenin tesellisinde az da olsa bir panteizme de yanaşması Neredeyse aziz mertebesindeki bir Hristiyan filozofu için ilginç bir durumdur. Aynı kitapta şöyle der;
“Böylece mutlu olan kişi tanrı olur. Doğası gereği tek bir tanrı vardır ama tanrısallığa katılımla birçok tanrının olması hiçbir şeyi engellemez” (3.kitap, 10-90)
Boethius “mutluluk bütün iyilerin bir araya
gelmesinden oluşan bir mükemmeliyet durumudur” (Felsefenin Tesellisi,
3.kitap 2-10) Yine ; “Soylu bir ada sahip
olmaya gelince, bunun ne kadar boş, ne kadar değersiz bir şey olduğun görmeyen
olabilir mi? Eğer böyle bir ad şöhret sağlıyorsa, o şöhret aslında başkasına aittir.
Çünkü soyluluk ebeveynlerimizin hak ettiği değerlerden doğan bir çeşit övgüdür…
Kendi kazandığın bir şöhret yoksa başkasına ait bir şöhret seni seçkin kılmaz”
( Felsefenin Tesellisi, 3. Kitap5-20)
Boethius, özgür irade konusuna
ve Seneca gibi Tanrısal öngörü konusunda da değinmiştir. Ona göre Tanrı her şeyi
önceden bilir. Ancak özgür irade de vardır. Buna yapılan itirazlara şöyle cevap
verir. İnsanın özgür irade ile verdiği kararları Tanrının bilmesi tezatlık
yaratmaz. İnsan kendi kararıyla hareketlerini yapar. Ancak zamandan bağımsız tanrı
geçmişi ve geleceği bildiğinden yaşananları önceden de bilir. Sanıldığının
aksine bu nedensel bir ilişki olduğunu göstermez.. Biz akşam güneşin batacağı,
yazın havanın ısınacağını biliyoruz. Ancak bunu bildiğimiz için bu olaylar
gerçekleşmiyor.
Ancak bu tanrı tüm olasılıkları bildiği için Tanrısal öngörü var da demek değildir. Bir görüşe göre özgür iradeye sahip olan insanın tüm seçimleri farklı zamansal yollar yaratacaktır. Eğer Tanrısal bir öngörü varsa Tanrı tüm bu yolları görebildiğinden asla yanılmaz. Ancak Boethius tam olarak böyle düşünmez.
“Tanrı şeylerin oldukları gibi
gelecekte de olacaklarını buyuruyorsa, başka bir değişle, gelecekteki olayların
eşit olarak olabilirliğini ya da olmayabilirliğini biliyorsa bu nasıl bir
öngörüdür ki ne bilinen ne de değişmeyen bir şey içeriyor.” (5. Kitap, 3-70)
Bu padoksun nedeni “…insanın
çıkarım yapma yönteminin, tanrısal bilginin yalınlığının algılayamamasından
kaynaklanır” (5. Kitap, 4-5) Tanrı zamandan bağımsızdır. Onun için önceden
veya sonradan diye bir şey yoktur.
“…bu yüzden buna öngörü demek daha
doğru olur, önceden görme değil; çünkü en alttaki nesneler çok uzakta olduğundan
bütün her şeye dünyanın en üst zirvesinden bakıyormuş gibi bakar. (5.
Kitap, 4-65)
“…yanıtım şöyle olur. Gelecekte olan olay tanrısal gözle bakıldığı
zaman zorunludur, ama kendi doğasına göre değerlendirildiğinde tümüyle özgür ve
bağımsızdır.” (5. Kitap, 4-95) Bu
konunun özeti sanırım yine aynı kitapta geçen “çünkü siz her şeyi seyreden bir yargıcın gözlerinin önünde
yaşmaktasınız” sözleridir.
Boethius, Skolastik Felsefede sıklıkla tartışılacak olan Tümelle Tartışmasını da başlatmasıyla bilinir. Yüzlerce yıl mantık alanı başta olmak üzere Tümellerin gerçekten var olup olmadığı, tümeller ve tikellerin arasındaki ilişki tartışılmıştır. Gerçekçiler (realistler) ve Adcılar (Nominalistler) arasından geçen bu tartışmaya Anselmus, Abelardus, Albertus Magnus, Thomas Aquinas, Ockhamlı William gibi isimler dahil olmuştur.
Yazının diğer bölümleri için tıklayınız: Felsefeye bir bakış-Giriş-
. Felsefe tarihinin diğer bölümleri için;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder