Felsefeye bir bakış
43.Bölüm: BonaventuraFransisken Tarikatının Yükselişi
Skolastik Felsefenin önemli isimlerinden olan Aziz Bonaventura,
1217-1274 yılları arasında yaşamıştır. 1482’de Kilise tarafından Aziz, 1588’de
ise Kilise Doktoru ilan edilmiştir.
Ortaçağın en önemli felsefe geleneklerinden olan Hristiyan Felsefesi önceki bölümlerde anlatıldığı gibi iki bölümden
oluşur. İlki daha alaylı diyebileceğimiz din adamı filozofların özellikle kilise babalarının oluşturduğu Patristik Felsefe, diğeri de artık
kurumsal bir okul/kilise eğitiminden geçen din adamı filozofların oluşturduğu Skolastik Felsefe.
Skolastik felsefenin en üretken dönemlerinde yaşayan Bonaventura,
mistik felsefenin en önemli isimlerinden olduğu gibi, asıl düşünce yapısını
yansıtan Fransisken Tarikatının
önemli de bir üyesidir.
Halesli Alexander (Alexander of Hales) ve John of Rochelle gibi isimlerden ders
alan Bonaventura, Paris Üniversitesinde dersler vermiştir. Skolastik
felsefenin, Patristik Felsefeden ayrıldığı en önemli kurum olan üniversiteler o
çağda hem din hem de felsefe konusunda en yetkin yerlerdi.
Bonaventura, o dönemin iki önemli tarikatından biri olan Fransisken Tarikatına üyeydi. Aziz Fransis (Assisili Fransis, Francis, Aziz Francesco) varlıklı bir aileye
mensup olsa da bir cüzzamlıyı görüp kendini dine adamasıyla tam bir yoksulluk
savunucusu haline geldi. Onun öğretisine göre tarikatın mensupları bir ev, bir
kiliseye sahip olamayacaklar, dilenecekler, yemeklerini başkalarından alacaklardı.
Bu mutlak yoksulluk önceleri Papa tarafından şüpheyle yaklaşılsa da zamanla
tarikata izin verildi. Hızla yayılarak dönemin diğer tarikatı Dominiken Tarikatı ile birlikte hem
kilise de hem de felsefede etkin oldu. Aziz Fransis, doğuya giderek Müslüman Sultanına
Hristiyanlığı öğretmek için bile gitti. Ancak döndüğünde tarikatın yoksulluğu
yavaş yavaş terk ettiğini gördü. Ölümünden sonra ise yoksulluk yerini varlıklı
olma sevdasına kaptırdı. Dominikenler gibi Engizisyon
Mahkemelerinin önderliği ile birlikte varlıklı bir din sınıfı oluştu. Tüm
bunlara rağmen Dominiken Tarikatı ThomasAquinas’ın baskınlığı karşısında çok farklı fikirler üretemese de,
Fransisken Tarikatı; Bonaventura, Roger Bacon, Duns Scotus ve OckhamlıWilliam gibi önemli din adamı / filozoflar yetiştirdi.
Bonaventura, Fransisken tarikatının en üst basamağına kadar yükselmiştir. Bu dönemde kendisinin aksine Aristoteles’e büyük önem veren ve İbni Sina’ya hayranlık duyan,onurcoban.com tarikatın bir başka üyesi RogerBacon’un eserlerini yasaklattı. Roger Bacon, deneye verdiği önemle ileride gerçekleşecek bilimsel gelişmelerin adeta habercisi olsa da yaşadığı dönem için tehlikeli görüşe sahip olduğu söylenen bir filozoftu. İbni Sina, İbn Rüşd ve Farabi gibi İslam Filozoflarından alıntılar yapan Roger Bacon, bilim ve astrolojiye büyük önem veriyordu.
Bonaventura, Bacon’un aksine Aristoteles’ten
çok Platon’a önem verir. Özellikle
Platoncu görüşleri nedeniyle AzizAugustinus’a büyük önem verir. Yine Ontolojik
Tanrı Kanıtlamasıyla da AzizAnselmus geleneğine dahildir. Döneminde önemli bir felsefe geleneği olan İslam Filozoflarına ise alıntı yapmaz.
Ancak onların eserlerini okuduğu bilinir. Bazı görüşleri de onlara benzer.
Ancak doğrudan bir takipçiliği yoktur, bunu da söylemez.
Bonaventura, döneminde Skolastik felsefe ve üniversitelerde baskın
görüş artık Aristotelesçiliktir. Önceki Hristiyanfilozoflarının aksine Skolastik Felsefede, Platonculuk daha geri planda
kalır. Özellikle İslam Filozoflarının Yunanca ve Süryaniceden yapmış olduğu Aristoteles
çevirileri, ortaçağda bu filozofun önem kazanmasına neden olmuştur. Arapçadan
Latinceye yapılan çeviriler ile Avrupa’da yoğun bir Aristoteles etkisi
başlamıştır. Bonaventura ise bu dönemde Aziz Augustinus’un görüşleriyle
Platonculuğu yeniden canlandırır.
Bonaventura’ya göre felsefe ile teoloji farklı şeylerdir. Ona göre
inançlar otoriteye, bildiklerimiz de aklımızla dayanır. Felsefeye önem verir ancak
felsefe ne kadar önemli olursa olsun din her şeyden önce gelir. Akıl karşısında,
iman ve vahiy üstündür. Örneğin Tanrının varoluşu akılla bilinebilir ancak bu
şekilde kazanılmış bilgi eksiktir. Vahiy bilgisi bu eksikliği tamamlar. Ona
göre felsefe teolojinin hizmetinde olmalıdır.
Bonaventura, Aristoteles’i küçümsemez ve onun görünür dünya ile ilgili çalışmalarına
önem verir. Ancak ona göre Platon’un ideaları
gibi bir metafizik düşünceden yoksun olması bakımından Aristoteles eksiktir.
Tüm varlıkları meydana getiren bir ilk
varlığın yani ilk nedenin olması
ona göre apaçık bir kesinliktir. Bu zorunluluk sadece doğadaki varlıklara
bakılarak bile fark edilebilir. Platon ve Augustinus gibi o da, maddesel dünyayı
kusurlu ve eksik görür. Kavramsal olarak kusursuz ve eksiksiz olanın, olmak
zorunda olduğunu, bunun da Tanrının kanıtlarından biri olduğunu söyler.
Ona göre her şey Tanrı’dan yaratılmıştır. Ancak Yeni Platoncuların savunduğu gibi Tanrından pay alma yerine Örnekçilik adı verilen bir görüşü savunur. Örnekçilik e göre her şey bir ilk örnekten, Tanrı zihninden bir pay alarak yaratılır. www.onurcoban.comBurada doğrudan Tanrıdan pay alma yoktur. Çünkü bu Panteizme yol acır Daha çok Tanrının ilk örneğine benzemek olarak ifade edilir. Bu ilk örnekler Tanrının zihninde sonsuz sayıdadır. Yaratılan her şey bu örneklere sadece benzer. Ancak hiçbir zaman onun kadar mükemmel olamazlar.
Bonaventura’nın izinden giden Aquaspartalı
Matthew, Bonaventura’nın aksine İbni Sina’dan alıntılar yapar. Platon ile
Aristoteles’in bir uyum sağlaması gerektiğini düşünür.
Albertus Magnus, Thomas Aquinas gibi Dominiken Filozoflarla rekabet eden Fransisken filozoflardan Roger Bacon, Duns Scotus ve OckhamlıWilliam gibi isimler Skolastik felsefede üretken bir düşünce geleneğine sahip olmaya devam etmişlerdir.
Yazının diğer bölümleri için tıklayınız: Felsefeye bir bakış-Giriş-
. Felsefe tarihinin diğer bölümleri için;
Seri Skolastik filozoflarla devam etmektedir.
YanıtlaSil