Felsefeye bir bakış
33.Bölüm: Latin Kilise BabalarıLatin Dünyasında Hristiyanlık
Ortaçağ Felsefesinin en belirgin akımlarından biri olan Hristiyan Felsefesinin önemli isimlerinden bazıları Latin Kilise Babaları olarak geçen Latince yazan isimlerdir.
Önceki bölümde anlatıldığı gibi Hristiyan Felsefesi genel olarak 2 ana bölüme ayrılır. İlki olan Patristik Felsefe daha çok Platon’un görüşlerini baz alan erken dönem Hristiyanlığı temsil eden, alaylı diyebileceğimiz din adamlarının baskın olduğu bir dönemken, Skolastik Felsefe, Aristoteles’i referans alan ve sistematik bir okul eğitiminden geçen filozof/din adamların baskın olduğu dönemdir.
Patristik Felsefe daha çok Kilise Babaları olarak adlandırılan din adamı/filozoflarca yapılan MS. 2. Yüzyıl ile 8. Yüzyıl arasında etkin olan bir felsefedir. Stoacılığın etkisindeki Roma İmparatorluğu, özellikle yoksul kesimlerde hızla yayılan bu yeni dine karşı çok sert önlemler almıştır. Yaklaşık İ.S. 100. yıldan itibaren Kilisenin liderleri olan kişiler bu durumu düzeltmek için çabalamıştır. Bu yeni dinin düşünsel kurucu liderliğini yapan bu kişilere Kilise Babaları adı verilmektedir. İlk dönemdekilere Yunanca yazdıkları için YunanKilise Babaları, sonrakilere de Latin kilise Babaları denmektedir.
Özellikle Yunan Kilise babaları başta İmparator Marcus Aurelius olmak üzere dönemin yöneticilerine bir nevi mektuplar yazarlar. Bu eserlere Apoloji yani savunma, yazanlara da Apolojist ismi verilir. Apoloji yazan Kilise Babaları Hristiyanlığa karşı olan ön yargıyı yıkmak, bu yeni dinin yanlış olmadığını göstermek özellikle de Roma’nın gücüne gölge düşürme niyetlerinin olmadığını anlatma gayesi gütmüşlerdir. Hatta hatalı da olsa zaman zaman eski Roma İmparatorlarının bile Hristiyanlığı savunduğunu bile ifade edenler çıkacaktır. Buradaki amaç katliam boyutuna gelen baskıları durdurmak ve bu kurtuluş dinini inananları korumaktır.
Bu dönemde ortaya çıkan bir başka karşıt görüş Gnostisizm’dir. Hristiyanlık ile eski pagan inancının adeta bir sentezi olan bu inanışa çoğu kilise babası şiddetle karşı çıkmıştır. Gnostisizme karşı dinin doğrularını savunmak için bir dizi düşünsel faaliyetlere de girmişlerdir.
Yine aynı şekilde gizemci bir ezoterik anlayış olan Occultism (Okültizm) anlayışına da karşı çıkılmıştır.
İ.S 2. Ve 3. Yüzyıla gelindiğinde artık Latince baskın hale gelmiştir. Felsefe ve kültür konusunda Yunancanın yerine geçen Latince eserler veren filozofların bir kısmı Hristiyanlık için de eserler üretmiştir. Latin Kilise Babaları olarak bilinen Tertullianus ve Aziz Ambrosius bu dönemdeki önemli isimlerdendir.
Tertullianus (Tertullian) İs. 155-220 yılları arası yaşamış olan Kartaca doğumlu önemli bir Kilise Babasıdır. Kuzey Afrika’daki o dönemde artan Hristiyan düşünürlerinden biriwww.onurcoban.com olmasına rağmen düşünceleri nedeniyle Kilise tarafından kabul görmemiştir. Bu açıdan Tatianus’a benzerlik gösterir. Yaşamının son dönemlerinde Montanizm akımına dahil olmuştur.
Tertullianus, Gnostisizm’e şiddetle karşı çıktığı gibi filozoflara da karşıdır. Ona göre Tanrıyı sadece gerçek Hristiyanlar anlayabilir. Özellikle katı bir iman inancına sahiptir. İsa’nın sözü kesin ve nettir. Filozofların sorgulamaları sadece gerçek inancı zayıflatır. Ona göre Peygamberler Hristiyanların ataları; filozoflar da sapkınların atasıdır.
Tertullianus, YunanKilise Babaları gibi yazmış olduğu savunmalarla Hristiyan karşıtlarını eleştirir. En çok eleştirilen sapkın din törenlerinin gerçek dışı olduğunu, dinsizlik suçlamasının da hatalı olduğunu belirtir.
Yahudi inancı ile Yunan felsefe arasındaki benzerliği dikkat çeken birçok filozof olmuştur. ApamealıNumenius, Platon’u “Yunanca konuşan bir Musa” olarak tarif eder. Aynı şekilde İskenderiyeli Philon olarak da bilinen Yahudi Philon (Filon, Philo) bu tarz benzerliklere dikkat çeker. Birçok Hristiyan filozofu Platon’un görüşleri ileonurcoban bu dinin benzerliğine dikkat çeker. Oysa Tertullianus’a göre Filozofların Hristiyan inancına benzer şeyler söylemiş olmaları sadece bir tesadüftür. Yine de Stoacılardan etkilendiği kabul edilir.
Tertullianus’un en önemli düşüncesi “Credo quia absurdum” (Saçma olduğu için inanıyorum) düşüncesidir. Söylediği gibi;
“Tanrı’nın oğlu çarmıha gerildi. Bundan utanmıyorum, çünkü utanmak gerekiyor. Tanrı’nın oğlunun ölmüş olması, inanabileceğimiz bir şeydir, çünkü saçmadır ve gömüldükten sonra dirileceği ise kesindir, çünkü bu imkânsızdır.”
Saçma olduğu için inanıyorum ifadesi sonradan da taraftar bulan bir düşüncedir. Burada belirtilen saçmalık, doğal olmayandır. Eğer doğal, mantıklı, herkesin yapabileceği bir şeyler ise o şeylere inanmak gereksizdir. Oysa mucize olması için bir şeyin akıl dışı, doğala aykırı yani saçma olması gerekir. Bu açıdan inanç saçma olanı kabul eder.
Aziz Ambrosius (Ambrose), özellikle Augustinus’u etkilemesi bakımından önemli bir isimdir. MS. 300’lü yıllarda yaşayan Yahudi Philon ve Origenes gibi düşünürlerden etkilenmiştir.
Milan doğumlu Aziz Ambrosius, felsefeye oldukça mesafeli dursa da özellikle Yeni Platonculuk ’tan fazlasıyla etkilenmiştir. O ve Augustinus’un Yeni Platoncu görüşleri Hristiyanlığa taşıması önemlidir. Günümüzdeki din anlayışının kökenleri bu açıdan Yeni Platonculuğa ve Platon’a kadar götürülebilir.
Aziz Ambrosius, düşüncelerini ifade ederken Alegorileri kullanır. Adem ve Havva hikayesindeki Yılan, elma gibi kavramlar aslında semboliktir. Haz, akıl, şehvet gibi ifadeler kutsal kitapta sembolleştirilmiştir.www.onurcoban.com
Birçok farklı kilise Ambrosius’u Aziz olarak kabul etmenin yanında Katolik Kilisesi ona çok az kişiye verilen Kilise Doktoru unvanı da vermiştir. Günümüzde sayıları daha fazla olsa da uzun bir süre Aziz Hieronymus (Aziz Jerome), Aziz Augustinus ve Papa Büyük Gregorius ile birlikte Kilise’nin Dört Doktorundan biri olarak bilinmiştir.
Aziz Ambrosius, Batı Roma İmparatorluğunun o dönemki başkenti Milano’nun başpiskoposuydu. Bu nedenle zamanla devlette önemli bir güç kazanmıştı. Özellikle İmparatorlara mektuplar yazmakta, onları desteklemekte veya eleştirmekteydi. Zamanla İmparatora denk hatta ondan bağımsız bir konuma çıktı. Örneğin İmparatorun isteği ile Arius yanlılarına bir Kiliseyi vermeyi ret etti. Kendi malını istese emre uyacağını ama Tanrı’ya ait olanı İmparatora veremeyeceğini söylemesiyle, Ortaçağda baskın olan Kilisenin Devlete olan üstünlüğü sembolik olarak başlamış oldu.
Patristik Dönem; İskenderiye Okulu olarak da bilinen İskenderiyeli Clement (Klement) ve Origenes, tüm Hristiyan Felsefesinin en büyük isimlerinden biri olan Augustinus, dönemin önemli diğer isimleri Boethius ve Sahte Dionisos gibi isimlerle devam etmiştir.
İslam Felsefesi sonrası ise Skolastik Felsefe, Thomas Aquinas, IoannesScotus Erigena, Anselmus, Abelardus, Bonaventura, Duns Scotus, Ockham’lı William, RogerBacon, Albertus Magnus gibi isimlerle devam eder.
Yazının diğer bölümleri için tıklayınız: Felsefeye bir bakış-Giriş-
. Felsefe tarihinin diğer bölümleri için;
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder