Origenes

  Felsefeye bir bakış

35.Bölüm: Origenes

Yazan: Onur Çoban

Yeni Platonculuk ile Hristiyanlığın Buluşması

     Ortaçağ’da İslam Felsefesi ile birlikte en önemli Felsefe akımlarından biri olan Hristiyan Felsefesi, İskenderiye’de bulunan filozoflarca geliştirilmiştir. Bunların en önemli iki ismi Origenes ve Clement’dir. Bu döneme özellikle Patristik Felsefenin altın dönemi denir.



 Daha önceki bölümlerde belirtildiği gibi Yahudi düşüncesiyle Hristiyan Düşüncesi bir araya gelerek Patristik Felsefe kendini göstermiştir. Yunanca konuşan Yunan Kilise Babaları zamanında özellikle Stoacılığın baskın olduğu Roma İmparatorluğunda Hristiyanlar yoğun şiddete maruz kalmışlardır. Yunan Kilise Babaları, Roma’ya bu yeni dini tanıtmak amacı güderken din ile felsefeyi bir araya getirmeye çalışmışlardır.

Bu dönemde ortaya çıkan YeniPlatonculuk ’la birlikte Platon’un görüşleri yeniden gündeme gelmiş ve yaygınlık kazanmıştır. Özellikle Latin Kilise Babaları ve Augustinus, Platonculuk ile Hristiyanlığı bir araya getirmeye çabalamıştır.

 Bu dönemden hemen önce özellikle bir kültür başkenti olan Mısır’daki İskenderiye’de felsefe çalışmaları yoğunlaşmıştır. Orta Platonculuk, Pagan, Yahudi ve Gnostisizm yanlıları da burada etkin konumdadır. İskenderiye Okulu olarak bilinen Hristiyan okulun en önemli isimlerinden biri Origenes (Origen)’tir.

 

Aynı adı taşıyan Pagan Origenes ile karıştırılmaması gereken bu filozof İskenderiye Okulunun kurucularından Klement’in öğrencisidir. Aynı zamanda Yeni Platonculuğun kurucusuonurcoban olan Plotinos’un hocası Ammonius Saccas’ın da öğrencisi olmuştur. Bu nedenle hem Platoncu gelenek hem de Hristiyanlığı içinde barındırmıştır.

 185-254 yılları arasında yaşayan Origenes, o güne kadar yaşamış en önemli Hristiyan Filozofu olarak görülür. Yunan Kilise Babalarının daha çok din adamı yönüne nazaran o filozof özelliği de gösteren biridir. Ancak Yunan Felsefesi ile örtüşen düşünceleri ile zamanla Kilise tarihinde hoş karşılanmamış ve yaşadığı yıllarda ise Roma baskısı ile hapse atılmış ve işkence ile öldürülmüştür.

 Origenes, Justinus gibi ilk dönem Kilise Babaları gibi Yunan Felsefesi ile Hristiyanlığın uyumunu savunmuştur. Bu konuda Celsus gibi Geç Dönem Platoncuların eleştirilerine cevap vermiştir. Origenes’in göre Platon’un görüşleri ile bu yeni din arasında aşılamayacak bir tezatlık yoktur. Yine Stoacılarında bazı görüşlerini destekler.

 Origenes, kutsal metinlerin alegorik bir yorumu olduğunu bunu da iyi eğitimli Hristiyanların anlayabileceğini, böylelikle kelimesel anlamı dışında tinsel bir anlama da ulaşılabileceğini belirtmiştir. Filozoflar birçok bilgiye akıl yoluyla ulaşabilirler. Ancak bu asıl tinsel anlama sadece Kutsal Ruhun yardımı ile ulaşılabilir. 



Origenes’e göre Tanrı tek ve ezelidir. Ancak aynı şekilde Tanrı’nın sözü, logosu olan İsa’da ezelidir. Ancak aynı şekilde İsa, Tanrı tarafından yaratılmıştır. Bu bir çelişki değildir. Yine madde de yaratılmıştır ancak “ezeli olarak” yaratılmıştır. Bunu kabul etmemek maddeninwww.onurcoban.com.tr yaratımı öncesi Tanrı’nın hiç bir şey yapmayan olması sonucunu doğurur ki bu mantıksızdır. Eğer Tanrı İsa ve maddeyi yaratmayı bir an istediyse bu da karar değiştirdiği ve onun ezeliğinin değiştiği anlamına gelir. Bu da mantıksız olduğundan her ikisi de ezeli olarak yaratılmıştır.

 Stoacılarda maddenin ezeli olduğunu belirtmesiyle bu görüşe benzer. Ancak onlar aynı olayların ardı ardına yaşandığı sayısız dünyalara da inanırlar. Origenes’e göre bu olası değildir. Birbirini takip eden dünyalar var olabilir ancak hepsi birbirinin aynısı olmak zorun da değildir.

 Origenes, özgür iradeye özel bir önem verir. Özgür irade kararlarımızı belirler. İyilik yapmak da bu seçimin bir parçasıdır. Ancak özünde iyilik sadece üçlemede yani Tanrı, oğul ve kutsal ruhta vardır. Geri kalanlar özü itibari değil Tanrı’nın vermesi bakımında iyidir.

 Hristiyan üçlemesini kapsamlı bir incelemesi yapmıştır. Ona göre Baba, değişmez ve mutlaktır. Ondan çıkan oğul bilgelikti. Kutsal Ruh ise akıllı varlıklara armağan getirmekteydi.

 Origenes, kötü ruhların ebediyen acı çekecekleri bir cehenneme inanmaz. İnsan ruhu gibi melekler ve hatta Şeytan’da kurtuluşa bir gün ulaşabilir. Tanrı’nın iyiliği sayesinde hepsi bir gün iyiliğe kavuşacaktır. Bu süreç çok uzun olduğu için birbirini izleyen dünyalar var olması mümkündür. Apokatastasis olarak bilinen bu düşünceleri zamanla Pythagorasçılık ve sapkınlık olarak görülmüştür. Ruhun önceden var olduğunu ve cennetten yeryüzüne düşerken bedene girdiğini söylemesi ve kendini hadım etmesiyle tepkileri iyice üzerine almıştır.

 Yaşadığı dönemde sözü kabul gören bir kişi olsa da, önce 325 yılında İznik Konsilinde kınanmış, İ.S 5. Yüzyılda toplanan bir konsil ile görüşleri yasaklanmıştır. Buna rağmen görüşleri Aziz Hieronymus (Aziz Jerome), Nyssa’lı Gregorios, Sahte Dionisos ve itirafçı Maximus gibi isimlerce örnek olunmuştur.

 Yine de uzun bir süre görüşleri arka planda kalmış Rönesans Felsefesi ve Hümanizm döneminde Erasmus gibi isimlerce yeniden hatırlanmıştır.

     Patristik Dönem; Latin Kilise Babaları, tüm Hristiyan Felsefesinin en büyük isimlerinden biri olan Augustinus, dönemin önemli diğer isimleri Boethius ve Sahte Dionisos gibi isimlerle devam etmiştir.

      İslam Felsefesi sonrası ise Skolastik Felsefe, Thomas Aquinas, IoannesScotus Erigena, Anselmus, Abelardus, Bonaventura, Duns Scotus, Ockham’lı William, RogerBacon, Albertus Magnus gibi  isimlerle devam eder.

Yazının diğer bölümleri için tıklayınızFelsefeye bir bakış-Giriş-


Onur Çoban


. Felsefe tarihinin diğer bölümleri için;

Felsefeye bir bakış-Giriş-

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...